İstanbul’u hep “yedi tepeli şehir” diye tanımlarlar. Oysa bir zamanlar her tepesinde meşhur bir tiyatronun bulunduğu bir şehirdi.
Bu hafta sözünü edeceğim kitap Tanzimat’tan bugüne istanbul’da perde açmış bütün tiyatroları anlatan, hem eğlenceli hem düşündürücü üç ciltten oluşan bir tiyatro tarihi kitabı. Tarih deyince ağır başlı, yavaş yavaş okuyarak hazmedeceğiniz bir kitap değil. Yer yer güleceksiniz, yer yer üzüleceksiniz, yer yer de sevineyim mi yanayım diye iki elinizin arasına başınızı koyup kararsız kalacaksınız. Nereden nereye geldik, sorusunun yanıtını net biçimde veremeyeceksiniz. Siyah-beyaz arasında dolanıp gride durun. Üç ciltten oluşan kitabın adı: Geleceğe Perde Açan Gelenek - Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları. I.Cilt - Kerem Karaboğa’nın hazırladığı, Suriçi İstanbul’u, Bakırköy ve Çevresi. II.Cilt - Yavuz Pekman’ın hazırladığı, Beyoğlu, Şişli, Beşikteş ve Çevresi. III.Cilt - Fakiye Özsoysal ve Metin Balay’ın hazırladığı, Anadolu Yakası. Dünden bugüne bütün tiyatro binaları bu kitapta yazılmış. Hiç kuşkusuz dünün binaları ile bugünün binaları arasındaki farka dikkatinizi çekmek isterim. Eski dönemin tiyatro binaları, mekânları sadece tiyatro oynanan yerlerdi. Şimdi özellikle bu tür binaların yokluğu hissediliyor. Hele son zamanlarda yapılan “çok amaçı salonlar”, bu ayrımı yavaş yavaş siliyor. İstanbu Tiyatroları, tiyatronun işlevi, toplumdaki ve sanattaki yeri konusunda da geniş açıdan düşünmemizi sağlayacak bilgiler içeriyor. Çünkü tiyatro hem eğitimde etkilidir hem de eğlencede. Böylece bizim eğlence ve eğitim tarihimiz konusunda da bu kitaplardan çok şey öğreniyoruz. Küçük Sahne gibi tiyatroların kuruluşunu, oyunlarını bugünün bir tiyatro tutkunu da merak eder. Tiyatro dünyasından önemli adların da anılarından, görüşlerinden satırlar var. Üç ciltteki bilgiler beni bir karşılaştırma yapmaya götürdü. Tarih içinde hangi semtler tiyatro açısından canlıydı, seyirci belirleyen bir özellik taşıyordu? Bugün bu semtler nasıl? O günden bu yana tiyatro açısından, seyirci bakımından bir ilerleme kaydetmişler mi? Yoksa gerilemişler mi? Bugünü daha iyi anlamak için bence II. ciltteki üçüncü bölüm olan, Tiyatronun Altın Çağı (1960-1980) araştırmasını okuyun. Çünkü bu Altın Çağ’ın bitmesi konusunda çeşitli gerekçeler sunulabilir. Onu izleyen yazının başlığı da Tiyatroda Darboğaz (1980-2010) Hiç kuşkusuz bu incelemeleri yaparken sadece tiyatro türünün içinde kalarak, bir takım yargılara varmak doğru değil. Belirleyici bir çok öğeyi de hesaba katmak gerekir. Sözgelimi 1980 sonrasını, 12 Eylül darbesini ele almadan yazmak büyük eksiklik doğurur. III. cilt, bence bugünün merkezden başka yerlere açılan, sanatın durumunu görebilmek için en önemli cilttir. Çünkü Anadolu Yakası başlığını taşıyan bu cilt, birçok belediyenin, özellikle eski kenar semtler diyeceğimiz noktalarda yeni salonlar açarak, tiyatroya yönelik faydalı işler yaptığını gösterecektir. Gerçi ilçe belediyelerinin de kuruluşundan bu yana, çok amaçlı salonlar açıldı ama bunlar birer tiyatro salonu değil. Ne var ki merkeze gelemeyenler, hiç olmazsa yaşadıkları yerlere gelen tiyatroların oynayacak salonu bulmalarından memnun kalabilirler. Ama gene de salonsuzluk Türk tiyatrosunun en büyük açmazlarından biri gibi görünüyor. Gedik Paşa tiyatrosundan bugünün sahnelerine kapsamlı bir İstanbul Tiyatroları Tarihi... (Geleceğe Perde Açan Gelenek - Geçmişten Günümüze İstanbul Tilatroları. I.Cilt - Kerem Karaboğa / Suriçi İstanbul’u, Bakırköy ve Çevresi. II.Cilt - Yavuz Pekman / Beyoğlu, Şişli, Beşikteş ve Çevresi. III.Cilt - Fakiye Özsoysal, Metin Balay / Anadolu Yakası, YKY ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı)
KİTABIN ÖYKÜSÜ
Bu kitap İstanbul kentinde Tanzimat’tan günümüze tiyatro etkinliklerine ev sahipliği yapmış mekânların araştırılması doğrultusunda gerçekleştirilen bir projenin parçası olarak hazırlandı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’nün öncülüğünde, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle yürütülen ve 2008 yılının son aylarında başlatılan sözkonusu proje doğrultusunda, kentin Haliç ve Boğaz yoluyla ayrışan üç ana yerleşim bölgesi (Suriçi’nden Avcılar yönüne uzanan İstanbul yakası, Galata’dan Sarıyer’e uzanan Beyoğlu-Beşiktaş yakası ve Üsküdar-Kadıköy’den bir yönüyle Pendik’e diğer yönüyle Beykoz’a uzanan Anadolu yakası) üç ayrı çalışmanın içinde bir araya getirildiğinde belli bir bütünlük oluşturan üç ayrı cildin konusu yapıldı. Bu çalışma ve araştırmaların her biri farklı yazarlarca kaleme alındılar ve dolayısıyla, incelenen bölgenin tiyatro yaşantısına ve kentsel gelişimine bağlı olarak birbirinden farklı biçimlerde kurgulandılar. Bununla birlikte, her bir bölge içinde yer alan /almış tiyatro mekânlarının, mekâna dair başlık ve maddeler halinde değerlendirilmesi, profesyonel topluluklarca kullanılmayan, içinde yerleşik topluluk barındırmayan ve düzenli tiyatro etkinliği yapılmayan mekanların araştırma dışında tutulması benzeri önceden belirlenmiş ilkelerde ortak hareket edildi. Ortak ilkelerin ve ortak kullanılacak kaynakların belirlenmesini kapsayan bir hazırlık evresinin ardından, yapılan işbölümü doğrultusunda birbirinden bağımsızlaşarak yürüyen araştırma ve yazım çalışmaları bu kitabın temelini oluşturdu.
DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ
Elliot Engel / Oscar Nasıl Wilde Oldu / Sel Sevil Atasoy / Her Çikolata Yenmez / Doğan Kitap Marc Levy / Gölge Hırsızı / Can Sinan Akyüz / Piruze / Alfa Kitap Ahmet Ada / Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi / Artshop