Paylaş
Dostum Sezer Tansuğ'un ölümünden sonra yapılan miras tartışmalarını okuyunca, evindeki tabloları, kitapları düşündükçe, Türkiye'de ortaya çıkan bu belirsizlik beni bir kez daha karamsar yaptı.
Sağlığında korunmayan eserler, ölümünden sonra gündeme geliyor.
Bunu iyi ya da kötü niyetle yaptığımız konusunda bir karara varmış değilim.
Yaşarken gösterilmeyen ilginin, ölüme odaklanması, tevekkülle umursamazlığın kesişme noktasına düşüyor.
Yazarın, şairin emeklerinin, kendinden sonraki kuşaklara geçebilmesi için yayınlanması ilk şarttır.
Üstelik bazı ailelerin, onlarla sağlıklarında ilgilenmezken, ölümden sonra bunu sadece bir kazanç kaynağı olarak görmeleri, yaşamın bütün acı gerçeklerine rağmen kabul edebileceğim bir görüş değil.
Kitap yayınlarken, bir çok kitabın várisini bulamadım, o yüzden de sevdiğim bazı yazarların kitabı çıkmadı.
Hele çok mirasçılı olaylarda, sonuç almak mümkün değil.
***
Kültür serveti, kapanın elinde kalıyor. Bir ömür biriktirdiğiniz kitaplar, yazdıklarınız bir aç gözlülük asidi içinde eriyip yok oluyor.
Nedense bir çok mirasçı, kitabın bir servet kaynağı olduğu saplantısından kurtulamıyor.
Bu yüzden, yazarın, şairin kitapları basılmadığı için okunmuyor, müzikçinin eserleri çalınmıyor.
Kaç kez yazdım, hatırlamıyorum.
Nevzat Üstün'ün eserleri basılmıyor, adına konulan ödül verilmiyor.
Rıza Tevfik'in Serab-ı Ömrüm'ünü genç kuşak bilmiyor, çünkü mevcudu yok.
Neyzen Tevfik'in Azab-ı Mukaddes'i de kitapçılarda yok.
Hilmi Kitabevi'nin, Semih Lütfi'nin, Ahmet Halit Yaşaroğlu'nun yayınlarının akıbetini bilen var mı?
***
DOSTLARIM sık sık bana sorarlar, kitaplarım, eserlerim ne olacak, diye?
Ben de onlara şu cevabı veriyorum. Varolmak'la yok olmak arasındaki tercihi lütfen mirasçılara bırakmayın.
Bizde küçük mahalle kitaplıkları yok, özel kütüphaneler yok, devletin herhangi bir kütüphanesinde de eriyebilir, adınıza bir kitaplık düzenlemek herkese nasib olmaz.
Sağlam vakıflara, güvenilir kurumlara bağışlayabilirsiniz.
Şimdi diyeceksiniz ki, arkada kalanların geçimini kim sağlayacak?
Haklısınız ama aile de, yazardan okurunu mahrum etmesin.
Kişisel eşyayı koruyacak bir Edebiyat Müze'miz de yok.
Şairin, yazarın özel eşyasının sergilenebilmesi için tek mektubu bile bulunmuyor. Oysa hepsi de bir kişiliğin simgeleridir, eserine bence ışık tutar. Sadece metin önemlidir, sözünü biraz yana kaydırır.
Frankfurt Kitap Fuarı'nda Avusturyalı yazarların özel eşyasını görünce, okuduğum yazarlar üzerinde nice çağrışımlara daldım.
***
DİLERİM kısır miras çekişmeleri yüzünden Sezer Tansuğ'un kitaplarından mahrum kalmayız.
Paylaş