Paylaş
HÜRRİYET’in toplumsal, vicdani projelerdeki öncülüğü her zaman bir ihtiyacın, bir beklentinin karşılığıdır. Başlangıç parantezini açar Hürriyet.
“Ses Ver” kampanyasının ateşleyici cümlesi neydi?
Hukukun önünde hayvanların ‘mal’ değil ‘can’ olarak kabul edilmesi. Bekleyen taslağın yasalaşması hareketini bu kampanya başlattı.
Hürriyet’in insani bir eksikliği kamuoyuna ulaştırması, basının görev alanının nerelere uzandığının bilincini taşıyan bir basın organı mertebesine yükselmesini sağlamıştır.
Oya Armutçu’nun dünkü yazısında yasayla ilgili ayrıntıyı okumuşsunuzdur.
Can yoldaşı Abbas Sayar’ın kitap adıyla Can Şenliği’dir hayvanlar.
İnsana ait bütün özellikleri taşıyanlar, hayvanlara da aynı sevecenliği gösterirler.
Hayvanların birbirine yardımlarını, çocuklarına sevgilerini görünce, belki de sevme gücümüz artar. Dostlarıma gittiğimde, beni onlardan önce kedilerinin, köpeklerinin karşılamasından çok hoşlanırım.
Eve sahip çıkmalarının bir göstergesidir.
Hayvana zulüm edenlerin televizyondaki görüntüleri, bana gelecekteki bir insan katilinin portresini seyrettiğim duygusunu vermektedir.
Hayvanlar kendini savunamazlar, savunmasız birine eziyet etmek, zavallığın daniskasıdır.
Oya Armutçu’nun yazısında verilecek cezaları gördüğüm için eziyetlerin durdurulacağı kanısındayım.
*
HAYVANLARIN gerek beden gerek ruh sağlığımız açısından yararını, hele çocukların onlarla birlikte büyüme önerilerini nasıl unuturuz.
Onlar bizi terbiye eder, biz de onları.
Gülper Refiğ’in papağanı vals yapar.
Sizin onu sevdiğinizi hissetiğiniz anda, o sizi daha çok sever.
Muziplik yaparlar. İzmir’in tanınmış adlarından Benal Nevzat Arıman’ın evinde bir kanişi vardı, gittiğimde bizimle birlikte çay içer kek yerdi.
Bir gün kucağıma fırlayıp çayı üstüme döktüğü için sanırım garip baktım. Olaydan sonra ilk gidişimde benim zayıf tarafımı yakalayıp ayakkabı bağlarımı çözdü, zor bağladığımı anlamıştı.
Benim hocam Prof.Dr. İsmet Sungurbey’in hayvan hakları kitabı, hayvana karşı sevginin hukuk katında nasıl uygulanması gerektiğini anlatıyordu.
Bir teorisyen değildi, her gün otomobilin bagajına ciğerleri doldurur sokak kedilerini doyururdu.
Daha önceki yazılarımdan birinde, kedisever dostlarımdan söz etmiştim.
Kedisi Tarçın’ın fotoğrafını çekerken ayak bileğini kıran Ertuğrul Özkök’e de bir gönderme yapmalıyım.
Sadece ev hayvanlarını söz konusu etmeyelim.
Eşekleri, atları mutlaka anımsamalı.
At üzerine o kadar çok yazıldı ki, filmlerde o kadar çok görüldü ki onu seven o kadar çok kişi var ki.
Ama burada da Necip Fazıl Kısakürek’in At’a Senfoni kitabını okuyabilirsiniz.
Tarkan Kaynar’ın Kediatri Kedili Tedavi kitabını bence her kedi sahibi okumalı, okuduktan sonra da birçok kimse kedi sahibi olmak isteyecektir.
Terry Pratchet’in yazıp Gray Jolliffe’nin resimlediği Yozlaşmamış Kedi’de (Çev.: Niran Elçi) gerçek kedi yedi maddede tanımlanmaktadır.
Zahrad’ın Kediler’ini de Ohannes Şaşkal çizgileriyle güzelleştirmiş.
J. Tanizaki’nin Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın’ı seveceğinizi umarım.
Bilge Karasu denince kedi akla gelir. Tatile çıktığında çoğunlukla sevgili arkadaşımız Füsun Akatlı ona bakardı. Başkası da içeri girmeye cesaret edemezmiş.
Kitabını bir kez daha anımsatalım:
“Ne Kitapsız Ne Kedisiz”i okumadan, sanırım bu yasanın ruhunu anlamak mümkün değil.
*
YASANIN takipçisiyim. İlk kez bir yasanın peşine düştüm.
Paylaş