Paylaş
İlk saptamaları şöyle:
Bağışı neden İstanbul Üniversitesi’ne yaptı? Bir ressam için makul bağış mercii müzelerdir. Üniversiteye bağlı müzesi olan ve bağışları sergileyebilecek bir mekânı olan kurumlara bağışlanmalı. Baştan yapılan bir yanlış, üstelik bu yanlışı başkalarına da yaptırmış.
Tiraje Dikmen’in bağışını uygulamaya koyamamanın asıl nedeni, mirasçısı olması. Dava devam ediyormuş.
Bu bilgiyi verenler dediler ki, kendi adına vakıf yapacak kadar serveti vardı.
Edebiyat, sanat dünyasının birçok adı, bu hukuki engele takılıyor.
Yayınevi yöneticilerinin söylediğine göre bu engel sevgili arkadaşımız Ahmet Cemal için de geçerli. Dünya edebiyatının büyük adlarının usta işi çevirileri, telif kitapları okunamayacak.
Abdülhak Şinasi Hisar’ın da kitapları bu yüzden yayımlanamıyormuş.
Tiraje Dikmen, kendi bağış yaptığı gibi Feyhaman Duran’ın eşini de, Selim Turan’ın eşini de üniversiteye bağış yapmaları için ikna etmiş. Çünkü ikisi de yol göstermesi için ona başvurmuşlar.
Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer, gerek Feyhaman Duran gerek Selim Turan için birer sergi düzenlemişti. İstanbul Üniversitesi’nin resimleri vermesi sayesinde.
Bağışlanacak yer sıkıntısı çekiyoruz, öyle kurumlarımız yok, öyle üniversitelerimiz yok.
Bir arkadaşımız, elindeki zengin malzemeye de yer bulamıyor.
Neler var?
Abidin Paşa’nın, Abidin Dino’nun, Füreya’nın eserleri, notları, sanat tarihi için önemli belgeler. Kimse ilgilenmiyor.
Kitaplığını da bir üniversiteye önermiş, yerimiz yok demişler. Kitaplarını mecburen Kadıköy Belediyesi Kütüphanesi’ne bağışlamış. Sevgili dostumuz Murat Katoğlu’nun girişimiyle o kütüphane değerli eserler kazandı.
Sencer Divitçioğlu, hocalık yaptığı kuruma alanının kitaplarını vermiş, istemeyerek almışlar. Birçok koleksiyonerin de başına gelebilecek bir durum, aile onları koruyacak yer bulamıyor. Koleksiyon satılıyor.
*
KİTAP bağışları yapılacak kütüphane, üniversite yok. Gerek Beyazıt Devlet Kütüphanesi gerek Atatürk Kütüphanesi’nin genişlemesi için yere ihtiyaçları var, ne yazık ki bu sağlanamıyor.
Bütün müdürler bu durumdan yakınıyor ama ellerinden bir şey gelmiyor. Tek genişleme girişimi rahmetli müdür Muzaffer Gökman’ın çabasıyla gerçekleştirilmişti.
Kütüphane için sponsor da bulunmuyor, gösteriş yanı olmadığı için uzak duruyorlar.
Bugün çok değerli bir kurumun başında bulunan bir arkadaşımın anlattığı da sanırım birçok kişinin başından geçmiştir.
Babası üniversiteden emekli olunca bir tören yapılıyor, törende, dil alanında çok değerli, yabancı dil uzmanlarının da yararlandığı kitaplığını üniversiteye bağışladığını söylüyor.
Kızı da kısa bir zaman sonra üniversiteye gidiyor, kitapları nasıl alacaklarını soruyor.
Kütüphane tarihine geçecek bir cevap alıyor dekandan.
“Hanımefendi, ölen her hocanın kitaplarını alsak, nereye koyacağız?”
Bir başka üniversiteden emekli olan profesör de kitaplarını üniversiteye bağışlıyor.
Yıllar sonra oğlu o kitaplardan birine bakmak için bağışlanan yere gidiyor, önce kitaplık yetkilisine çıkıyor. Kartotekste böyle bir kitap yok. Açılmayan kutuların olduğu depoya gönderiyorlar, kutuyu açıyor. Kitaplar getirdiği gibi duruyor. Yani iyi korunmuş.
Bin bir emekle toplanan kitaplar, sahaflara veriliyor, ayrı ayrı ellerde kalıyor.
*
KENDİMİ şanslı saymalıyım. Antalya’da Kültür Park’ın içinde Doğan Hızlan Kütüphanesi var. Diğer kitaplarımın da bir bölümü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Kütüphanesi’nde, bir bölümü TÜYAP Doğan Hızlan Kütüphanesi’nde okunabiliyor.
Paylaş