Paylaş
Bence bu çalışmaları bu klasik, klişe yargıyla tarif etmek de yetersiz. Çünkü o yapılanların etkisi bugün de devam ediyor, izleri silinmiyor.
Hatta öyle ki, bu kitapların yazarlarından birinin son 100 günü, önümüzdeki yıllarda ‘yakın tarihin’ unutulmaması gereken hadiseleri arasında anılacak!
Sözünü edeceğim ‘belgesel kitaplar’ dizisinden iki kitap tarih bilgimizi güçlendirir, neleri yaşadığımızı da öğretir: Biri; ‘Demirkırat’, ikincisi de; ‘12 Mart’.
Mehmet Ali Birand, Can Dündar ve Bülent Çaplı’nın hazırladığı kitaplar birer de DVD içeriyor.
‘Demirkırat’ın Giriş yazısında Birand’ın bir dileği var: “Başta oğlum Umur’a ve ondan sonraki kuşaklara, demokrasinin tek sağlıklı yaşam şekli olduğunu bilmeleri, onu korumaları, özgür düşünceye sahip çıkmaları, uzlaşı, hoşgörü ve başkalarının haklarına saygıyla öncelik vermeleri dileğiyle...”
Yine ‘Demirkırat’ın ‘Başlarken’ yazısında birlikte çalıştığı arkadaşlarına övgüler sunuyor: “Demirkırat eğer Can Dündar ve Bülent Çaplı olmasaydı, iki yıl gibi bir sürede tamamlanamazdı. Can Dündar, incelemeci yönü, sentez gücü, olaylara bakışı ve sağduyusuyla çalışmaların bir temel direğiyse, diğeri de titizliği, disiplini, insanlara yaklaşımı, gelişmeleri ve görüşüyle Bülent Çaplı’ydı.”
Demokrat Parti’ye halk ‘Demirkırat’ diyordu. Kitapta Serbest Fırka’nın kuruluşu, kapanışı, ondan sonra Demokrat Parti’nin kuruluşuyla 1946’dan itibaren demokrasi hareketleri ve 27 Mayıs 1960’taki darbeyle sona erişine kadar devam ediyor.
Kitapta; o dönemin önemli siyasetçilerinin görüşlerini de okuyacaksınız.
Yassıada mahkemelerini o zaman ‘ajanstan’ herkes dinlerdi, yargılananlara yapılan muameleden tanıklık edenlerin söylediklerine kadar birçok şeye aşinaydık. ‘Demirkırat’ı hem okuyun hem seyredin.
Çünkü siyaset tarihimizdeki engebeleri, genç kuşağın doğru öğrenmesi bir zorunluluk. Geleceği daha doğru kurabilmek için...
12 Mart’ı yaşadım/yaşadık
‘12 Mart’ kitabının başındaki giriş ise 1960’tan 12 Mart’a gelişin özeti: “1960’ların sokaklarından önce tanklarıyla ihtilâlciler geçti. Sonra zafer şarkılarıyla gençler... İsyanın bayraklarıyla işçiler... Sağcılar... Solcular... Polisler... Sonra yeniden cuntacılar ve darbeciler... Ülke, ihtilâlin pençesinde 12 yıl geçirdi. Ve sonunda tüm yollar aynı kavşağa çıktı.”
12 Mart’a gidişin öyküsünü okurken, çok iyi bildiğiniz bir filmi izler gibisiniz. Bütün dökümüyle, 12 Mart muhtırası nasıl yazıldı? Kimler yazdı? Radyoevine kim getirdi, kime verdi? Demirel bütün bunlar karşısında nasıl bir tavır aldı? Hepsinin cevabı yer alıyor.
Radyoda muhtırayı Çetin Çeki okumuştu. Muhtıranın altında şu imzalar vardı: Memduh Tağmaç - Faruk Gürler - Celâl Eyiceoğlu - Muhsin Batur.
12 Mart’ı birçok tanıdığım yaşadı. Gözaltına alındılar.
Yayınevlerindeki kitaplar yüzünden hepimiz o zaman ‘ordu’ya gittik. Yayınevi yöneticisi olarak birçok yayıncıyla birlikte Moda’da Todori Gazinosu’nda yemek yedikten sonra mahkemeye giderdik.
Dünümüzü anlatan kitaplar, bugünü doğru anlamamızı, yarınları şimdiden görebilmemizi sağlıyor. Bilhassa genç kuşaklar okumalılar.
Paylaş