Yağmurlu bir günde iki sergiden notlar

Önce Fotoğrafevi’nde Faruk Üründül’ün Öteki Denizler sergisini gezdim.

Üründül, Deniz Kuvvetleri’nden binbaşı rütbesiyle ayrılmış, şimdi uzak yol kaptanı olarak, dökme yük gemilerinde çalışıyor.

Sergi üzerine bir sayfalık notta şöyle diyor:

"Bizler, büyük ve görkemli bir öykünün küçük ama değerli parçalarıyız. Uzak yol denizcileri ve uğrak limanları, yaşamın sonsuz yaratıcılığının denizidir. Bu açıdan çalışmayı, ’İnsan dediğin bir denizden haliç olmuştur’ diye özetleyebiliriz."

Benim gibi uzak denizlerden öte birini çağrışım denizine atıp fırlatan fotoğraflar. İnsan manzaraları, bana Názım Hikmet’in şiirlerini anımsattı. Hangi ülkelerden görüntüler var sergide?

Panama Kanalı, Hindistan, Tayland, Tanzanya, USA, Hollanda, Japonya.

Limanlarda, başka yerlerde çalışanların o hüzünlü görüntüleri beni çok etkiledi.

ALBERT GABRIEL (1883-1972), uzun yıllar Türkiye’de yaşamış, İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Kürsüsü’nün başında bulunmuş, Türklerin çok yakından tanıdığı bir ad.

Ressam, mimar, arkeolog, gezgin.

Bunca sıfatı şahsında birleştiren Gabriel adı yanlış anımsamıyorsam benim belleğimde İstanbul üzerine bir kitapla kalmıştır. Kitabın diğer iki yazarı Yahya Kemal Beyatlı ile Ahmet Hamdi Tanpınar’dır.

Kázım Taşkent Galerisi’ndeki sergi için güzel, kapsamlı bir de katalog hazırlanmış.

Türkiye’den sulu boya resimler, fotoğraflar, kara kalem çizimler, yakın geçmişin İstanbul ve Anadolu’sunu aktarıyor bize.

Galatasaray’da sicim gibi yağmur yağarken, onun sulu boya İstanbul sokakları, beni güneşli bir güne götürdü, bugünle dün arasında bir karşılaştırma yapmama vesile oldu.

Özellikle sulu boya çalışmalar içinde dikkatimi çeken, beni önünde durduran Süleymaniye Camii’ne çıkan sokak ile Sultanahmed Camii’ne çıkan sokakların yer aldığı resimler oldu.

* * *

BİRİ uzak ülkelerden, diğeri ülkemizden görüntülerin yer aldığı sergiler.

İkisi de hayal gücümüzü çalıştırıyor.