Varoşlar dışında değişmeyen İstanbul

ABİDİN DİNO'nun yazarlığı, merak ediyorum ne zaman resmini geçecek.

Belki ikisi de birbirine saygılı mesafede durup bakışacaklar.

Yok bu cümle olmadı. Ressam Abidin Dino olmasaydı, yazar Abidin Dino bu kadar renkli Beyoğlu tasvirleri yapabilir miydi ?

Yeditepe Öyküleri; büyük şehirlerin sıcak insan tiplerini bize dost eden, küçük insanların efsanesine biraz gülümseyen, biraz içine giren, biraz dışına çıkan bir yazarın eseri.

Ne değişmiş İstanbul'da... Varoşlar dışında hiç bir şey... Onları da içinde eritmiştir de farkında değiliz...

Herkesin bir Beyoğlu serüveni yazılmıştır, kişisel gizli tarihine. Ece Ayhan'ın şiirini bilmeden yaşamıştır.

Ferit Edgü Sunu'sunda öykülerin edebiyat ortamındaki yerini belirliyor:

‘‘Bu kitapçıkta yer alan beş öykü ise çok eskilerden geliyor. 1930'lardan. Yeditepe başlığını taşıyan ilk öykünün yayım tarihi 1934. Demek ki bu öyküyü yazdığında Abidin yirmi bir-yirmi iki yaşlarında. Sait Faik henüz ilk kitabı Semaver'i (1936) yayımlamamış.’’

Öyküleri Turgut Çeviker bulup çıkarmış. İyi öykü sevenler adına ona teşekkür ederim.

Yeditepe Öyküleri ressamın desenleriyle birlikte kitaplaşmış, o da işin cabası.

I.Öykü, Refet Reis'in öyküsüdür. Refet nasıl bir denizde reis olmuştur:

‘‘Derken denizlerden haber gelir; Uskumru geliyor! Uskumru geliyor çığlıklarını işiten gebe hatunlar çocuk düşürür, Rum balıkçılar ıstavroz çıkarır, minarelerde müezzinler haykırır, askerler selám verir, meyhane müşterileri ayağa kalkar, genelevde faaliyet durur, deniz dibinde iki sıra çur çur, iki sıra kayabalığı heyecanla haykırır-Yaşa,yaşa, bin Yaşa!’’

Öykülerdeki tipleri bir roman kahramanı kadar kalıcı, inandırıcı ve İstanbullu.

Her zaman bir kahramanın bir mekána mıhlanması beni etkiler. Dino'nunkiler bu özelliği taşıyor.

Bazı İstanbul nostaljileri; ayıklanmış evcil tablolardan oluşur.

Oysa, gerçek İstanbul fahişeleriyle, esrarkeşleriyle, neonların söndüğü sokaklarda yaşayanlarla anlatılmalı.

Daha o zamanki öykülerde, Sait Faik'in, Ece Ayhan'ın, Küçük İskender'in tohumlarını bulacaksınız.

Örnek mi ?

‘‘Hayır, Evgeniya'nın göğsü unutulmazdı.

Ey sınıfta kalmış öğrenciler! Kara haberi pedere söylemeden önce, Evgeniya adını yüksek sesle söylerseniz, sorun kalmaz.’’

Abidin Dino
'nun öykü diline yoğunlaşın. Yeditepe Öyküleri'nin İstanbul Türkçesiyle yazılmasının onu güzelleştirdiğini anlayın.

Onları okurken zaman zaman fırından yeni çıkmış İstanbul simidinin gevrekliğini, bazen geceden arta kalan bütün çirkinliklerin cirit attığı arka sokakları, kimi zaman meyhanede sızmış bir sarhoşu çağrıştırdım. Ama cilálanmamış gerçek İstanbul'u.

Tempoyu tutturmuş okurken bir cümle önünüzü keser:

‘‘Her öykünün bir sonu, her dalyanın bir delikanlısı vardır.’’

Beyoğlu'nun kahramanları ölmez, kuşaktan kuşağa en ağır işin altında ezilerek yaşar. Hayat öyküleri vardır ama hayatları yoktur.

Edebiyatta gözlemin, birinci elden tanıklığın altına bir de üslup döşediniz mi, okumanın lezzetine doyulmaz.

Ferit Edgü onun zamanında bu kahramanları tanıdığını yazmış. Hiç kuşku yok. Çünkü böylesine canlı portre çizmeyi hiç bir yazar başaramazdı.

Depocu Ahmet Efendi'nin demlenmesini hoş görürsünüz, uzun geceler nasıl geçer.Hattat Nefeszade Efendi'yi seversiniz. İnsanlar birbirlerinin küçük ayıplarını, mahalle adabı içinde hallederler.

Öyle bir şehirdir ki ‘‘Yeditepe, gemiye benzer, akşamüstü denizlere açılır, ışıkları ve insanları ile beraber sabahı arar.

Bilmem anlatabildim mi?’’

Şoförler arabalarına áşıktır' Dino'ya göre, hangi memlekette olursa olsun, hepsi aynı rüyayı görür. ‘‘Rüyaların korkulu cinsi de vardır.’’ Orasını karıştırmayın.

Ressamın benzetmeleri de bir başka oluyor:

‘‘Teodora'nın gözleri XVI. yüzyıl çinisinin aynı!’’

Öykülerden sonra Üç Kısa Film Öyküsü var.

Ayrı bir tad türü.

Yeditepe Öyküleri'ni okurken olağanüstü güzellikte insan portreleri belirdi gözümün önünde.

Beyoğlu yokuşlarından denize doğru yuvarlanır gibiydim.


DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ


Tereza Fredi Yermanos Everest

Bütün Oyunları l-ll Anton Çehov İş

Atatürk ve Bilim Güneş Kazdağlı TÜBİTAK

Ruh-Bir Arkeoloji Phil Cousineau Om

Orhan Veli'lemeler Metin Üstündağ Sel
Yazarın Tüm Yazıları