Paylaş
Oyuncularının tamamı işitme engelli olan Sessiz Tiyatro’yu duydunuz mu? Şükrü Halûk Akalın’ın Türk İşaret Dili Tarihi adlı kitabında işitme engelli toplumumuzun doğal iletişim aracının geçmişi ve bugünü ile ilgili ayrıntılı bilgiler arasında böylesine ilgi çekici konular da yer alıyor.
Yirmi yılı aşkın bir süredir Türk İşaret Dili alanında çalışmalar yürüten Akalın’ın yazdığı Türk İşaret Dili Tarihi adlı kitap, Türk Dil Kurumu tarafından yayımlandı.
Ayrıntıya geçmeden önce ana sıralamayı yazacağım:
- Önsöz
- Birinci Bölüm
İşaret Dili
- İkinci Bölüm
İşaret Dili’nin Kökeni
- Üçüncü Bölüm
İşaret Dili’nin Kısa Tarihi
- Dördüncü Bölüm
Türk İşaret Dili’nin En Eski Dönemi
- Beşinci Bölüm
Osmanlı Dili Türk İşaret Dili
- Altıncı Bölüm
Sağır Okullarına Doğru
- Yedinci Bölüm
İlk Dilsiz Mektebimiz
- Sekizinci Bölüm
Osmanlı Dönemindeki Diğer Sağır Okulları
- Dokuzuncu Bölüm
Türkiye Cumhuriyeti’nde Türk İşaret Dili
- Onuncu Bölüm
Değişimin İlk İşaretleri
- On Birinci Bölüm
XXX: Yüzyılda Türk İşaret Dili
- On İkinci Bölüm
TİD’de Değişimler ve Değişkeler
Madde açıklamaları
OSMANLI’DA İŞARET DİLİ
Kitabın ilk üç bölümünde dünyada işaret dilinin varlığı, kökeni ve kısa tarihi ele alındıktan sonra dördüncü bölümde Türk İşaret Dili’nin erken dönemi üzerinde duruluyor. Bu bölümde Kutadgu Bilig, Dîvânu Lugâti’t-Türk gibi Türk dilinin anıtsal eserlerinde işaret dilinin varlığına yönelik bulgular değerlendiriliyor. Kitabın beşinci bölümünde ise Osmanlı döneminde Türk İşaret Dili konu edinilmiş.
Arşiv belgelerine göre ilk kez Fatih Sultan Mehmet döneminde padişahın en yakın korumaları arasında işitme engelli görevliler de yer alıyor. Topkapı Sarayı’nda işaret dilinin resmen tanınması, hatta sarayın ikinci resmî dili oluşu ise Kanuni Sultan Süleyman dönemindedir. Kanuni’den itibaren padişahların işaret dilini öğrendikleri, özellikle yabancı elçileri kabullerinde hiç konuşmadan işaret diliyle buyruklarını verdikleri anlatılıyor. Sarayda Bî-zebân ‘Dilsiz’ denilen bu görevlilerin has odada bulunmasına izin verildiği, padişahın sadrazamla, vezirlerle yaptığı gizli görüşmelerde kapıda duran, gerektiğinde içeri girip hizmet eden yegâne kişiler olduğu kaynaklara dayanılarak anlatılıyor.
Kitabın dokuzuncu bölümünde Cumhuriyet dönemi ele alınırken 1930’lu, 1940’lı yıllarda işitme engelli toplumumuzun önde gelen siması Süleyman Gök’ün kurduğu Sağır Dilsiz ve Körler Tesanüt Cemiyeti ve okulundaki çalışmalarına yer veriliyor. Gök’ün girişimiyle işitme engelli ailelerin bir arada barındığı ‘Dilsizler Apartmanı’, İstanbul’un en sessiz apartmanıdır. Akşamları Gök okuduğu Mai ve Siyah, Çalıkuşu, Eylül gibi romanları işaret diliyle apartman sakinlerine anlatmaktadır.
Cemiyetin toplantılarında işitme engelli bir şair, şiirini işaret diliyle üyelere aktarmaktadır. İzleyenler arasında bulunan dönemin ünlü gazetecisi Hikmet Feridun Es için bu şiiri Türkçe’ye çevirmek isterler, ancak işitme engelli şair yapılan çevirilerin hiçbirini beğenmez. Sonunda eline kâğıt kalem alan işitme engelli şair, Es’e şunu yazar: “Nafile, bu şiiri dilliceye tercüme etmek imkânsızdır. Kelimelerin, hislerin, hayallerin manalarını bozuyor, değiştiriyor. Bu şiiri ancak dilsizce işaretleri ile anlamak lazımdır...”
Şükrü Halûk Akalın’ın Türk İşaret Dili Tarihi adlı kitabını Türk Dil Kurumu’nun https://emagaza-tdk.ayk.gov.tr/ adresinden edinebilirsiniz.
Paylaş