Paylaş
CUMA günü saat 19.30'da Aya İrini'de Haendel'in Mesih Oratoryosu'nu dinledim.
John Eliot Gardiner'in yönettiği İngiliz Barok Solistleri ve Monteverdi Korosu seslendirdi.
Daha önce Londra'da dinlemiştim, sonra CD'sini aldım, şimdi de İstanbul'da yeniden dinledim.
Söylemeye gerek yok, kilise korosunda ilahi söylemeye başlayan çocuklar elbette iyi birer solist ya da korist olurlar.
Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu'nu anımsadım.
Neden bizim bestecilerimiz de bu tür çalışmalar yapmadı? Din ile müziği birleştiren, inancı estetize eden çok sesli ya da tek sesli parçalar neden icra edilmez.
İstanbul'daki Kültür Bakanlığı Türk Müziği Korosu zaman zaman Dr. Nevzad Atlığ'ın yönetiminde Mevlevi ayinlerini seslendirdi. Dede Efendi'nin Hüzzam Ayini'ni dinlemiştim, belleğim beni yanıltmıyorsa, CD'ye de kaydedilmişti. Müziğin, din ile insan arasındaki bağlantıyı en etkileyici biçimde kurduğuna inanıyorum.
Bir yaz gecesinde bir peygamberi, İsa'yı, Haendel bana yeniden düşündürüyor.
Elbet başka bir formda, çok sesli ya da tek sesli müzikte de Hazreti Muhammed'i, iyi bir ilahinin ezgilerinde, ruhumun derinliklerinde duyarım.
Bizim eksiğimiz bu. Ses zenginliğimizi geliştirememek, genişletememek.
* * *
AYA İRİNİ artık müziği seven insanların bir buluşma yeri oldu.
Erken geliniyor, konserlerden söz ediliyor, küçük bir sandviç yeniyor ve eksik CD'ler tamamlanıyor.
Bir müzik sosyetesi (sosyete kelimesini korkarak kullandım, başka sosyete ile karışır diye) oluştu o bahçede.
Konserden çıkıp otoparka doğru yürürken, birden bir başka şarkı yankılandı kulaklarımda.
Yesari Asım Arsoy'un çapkın, hafif meşrep İstanbul'u hatırlatan ve çok söylenen bir bestesi:
‘‘Yar saçların lüle lüle
Yar benziyor beyaz güle.’’
Aynı coğrafyada yaşayan iki değişik, farklı ses, beni rahatsız etmedi.
Güneş batarken, müziğin karmaşası aykırı bir tat verdi.
Sokaklarda, el arabalarında satılan kasetlerin bile hayatımızda bir karşılığı vardır. Onun köklerini düşündüğümde dinleyenleri kınamıyorum.
Sevdiğim, hayran olduğum, bütün gün dinlediğim müzikleri sevmeyenlere bile ses dağarcığımdan bütün hoşgörü avansını kullanıyorum.
Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki türküler, göçün acısını hafifletiyor. Bir büyük şehirde yabancılaşmanın acısını dindiriyor.
Her şeyin geçici, tutkunun muğlak, aşkların ömrünün bir havai fişek aydınlığı kadar geçici olduğunu simgeleyen pop müziğini dinleyenleri de bağışlıyorum.
* * *
SİZ kendi müzik coğrafyanızı çizip, onu seslendirebilirsiniz.
Yolunuz düşerse beni, Aya İrini'nin asırlık serinliğinde, tavana asılı kalmış sesleri dinlerken bulacaksınız.
Paylaş