Paylaş
Salonlara Beethoven haberini okuyunca (Hürriyet, 1 Nisan 1999) önce bunun 1 Nisan şakası olduğunu sandım. Nisan balığının en büyüğü bu işte dedim.
Oysa şaka değil gerçekmiş. İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, basketbol maçlarında coşkulu (!) seyircilerin salonda yaptıkları tahribatı önlemek için Beethoven dinletecekmiş.
***
Demek ki besteci her derde deva. Ne niyetine dinlersen.
Refahyol Dönemi'nde Dokuzuncu Senfoni, çok sesli uygarlığın simgesi olarak çalınmıştı. Bir anlayışın protestosu ve güç gösterisiydi. Şimdi de müziğin teskin edici özelliği öne çıkarılacak.
Benim bildiğim Beethoven'ın müziği; dinlendirici, sakinleştirici değil coşturucu, uyandırıcıdır. Viyanalılar ona, Salonların Vahşi Adamı adını takmışlar. Hatta onun toplumla uyuşmazlığından söz edilir.
Eğer salonları yıkılmaktan kurtarmak istiyorlarsa Mozart çalmaları gerekir.
Herkesin bildiği bir fıkra:
Brezilya'da her kesimdeki çalışan samba yapmaktan iş üretemiyormuş, yöneteciler ortak karar almışlar, çalışanları bir salona toplayıp uyarmışlar: Samba yok çalışma var. Tekrarlana tekrarlana herkes ritme uyup bunu samba yaparak söylemiş.
Şimdi Dokuzuncu Senfoni'nin koral bölümünde ister misiniz bütün seyirciler el ele tutuşup halay çeksinler. Böylece evrensellikle yerellik kolkola bir senteze varırlar.
KOLAYCI, ayaküstü çözümlerin erbabıyız.
Beden sağlığımızı Aspirin'e ,ruh sağlığımızı da Beethoven'a teslim ettik.
Çünkü, hasta dostlarımıza bir doktor bilgiçliğiyle hemen tavsiyede bulunuruz. Bir Aspirin yut, bir şeyin kalmaz. Şimdi de sinirlenen herkese Beethoven dinle hemen yumuşarsın diyeceğiz.
Müzikle tedavinin çok örnekleri var, Edirne Darüşşifa'sında hastaları bu yolla tedavi ederlermiş.
Hangi bestecinin hangi duyguları ortaya çıkardığına dair de geçenlerde Hürriyet'te bir yorum yayınlanmıştı.
Kargadan başka kuş tanımam, diye bir deyim var ya, biz de Refahyol'dan bu yana Beethoven'dan başka besteci tanımıyoruz.
Gerçi arabesk de melankolisiyle insanları sakinleştirebilir, seyirciler ruh pancurlarını dışarıya karşı kapatabilirler ama sonraki tepkileri için garanti veremem.
Ben gene de bildiğimiz besteci sayısındaki artışa seviniyorum.
Önce Vivaldi ve Dört Mevsim, sonra Mozart ve Kırkıncı Senfoni, şimdi de Beethoven ve Dokuzuncu Senfoni. Yetmişbeş yıllık cumhuriyet müzik tarihinde üç besteci. Yani 25 yıla bir kişi düşüyor.
BEN İzmirli sükunsever spor yöneticilerine bir CD tavsiye edeceğim, istedikleri sonucu alacaklarına eminim:
Tranquillity -A compilation of beautiful slow movements.
I Musici de Montreal Orkestrası'nı Yuli Turovsky yönetmiş Chandos'dan çıkmış.
İçinde insanları teskin edecek parçaların bestecilerinden bir kaçının adını vereyim: J.C. Bach, Pergolesi, Vivaldi, Stravinski, Şostakoviç, Boccherini.
***
Bu vesileyle de besteci dağarcığımız zenginleşir.
Tahribat hala devam ediyorsa o zaman bir başka kaset lazım size.
Yağmur ormanlarının, rüzgarların, ırmakların, dalgaların sesinin bulunduğu bir CD.
O zaman seyirciler öylesine teskin olur ki, yapılan sayıları bile farketmez birbirlerine sorarlar.
Paylaş