Paylaş
Budak, 100. sayının başındaki “Yüzüncü Sayıyı Gördüm Ya...” yazısında bir derginin, dergiciliğin öyküsünü kaleme dökmüş:
“Şairlere söyleyecek söz bırakmamış olan Cemal Süreya, bir defasında da ‘Edebiyat dergileri batmak için çıkar’ demişti. Sincan İstasyonu, Bu sözün aksini kanıtlayan dergilerden biri oldu. İnsan gibi dergiler de ölümlüdür elbet; ne var ki, ne kadar yaşarsa o kadar iyi. Edineceği ve gün geçtikçe artacağına inandığı okurlarına güvenerek yola çıkmış olmak, bir kez olsun gecikmeden, aksamadan 12 yaşına basmak, 100 sayıya ulaşmak meseledir. İlk ve son kertede bu iş bir gönül, yaptığından sevinç duyma işidir. Dergi dediğin edebiyata, edebiyatçılara olduğu kadar, çıkarana da iyi gelmelidir. Hatta bu öncelikli olmalıdır. Bana da öyle gelmeseydi yüz’ü göremezdim.
Sincan İstasyonu, içinde ya da başında bulunduğum dördüncü dergim. Çeşitli röportajlarda ve yazılarda ayrıntılarıyla anlattım dergicilik serüvenimi. Yeniden anlatmaya kalkmak yerine, derginin yayımlanmaya başladığı yılların başlarında verdiğim röportajlardan birinin bazı bölümlerini buraya almakla yetinmeliyim. 10 yıl önce Ali Ekber Ataş’ın yaptığı bir röportajdan alıntı: Bir şiir dergisinde olması gereken ve nitelik açısından herkesçe benimsenip beğenilen bir ölçüyü tutturmak hiç de kolay değil günümüzde. Abdülkadir Budak bunu başarıyor. Şairlik birikimi ve önceki dergicilik deneylerinin ışığında kotardığı Sincan İstasyonu, daha nice şairleri konuk edecek gibi görünüyor.”
*
SİNCAN İstasyonu’nda şimdiye kadar 407 yazarın ürünü yayımlanmış. Budak’ın “Ya Şiir Olmasaydı” (2) kitabının başında şöyle bir ad var: “Kişisel Şiir Tarihi”.
Önsöz Yerine’de ayrıntıya giriyor:
“İçinde, mutfağında, başında bulunduğum dört dergi (Ozanca, Hakimiyet Sanat, Şiir Odası, Sincan İstasyonu) başta olmak üzere, 47 yıla yayılmış olan onca kitap ve bunların serüvenleri yankıları. Az şey değil. Kimler ne düşünür, nasıl karşılar bilemem ama bana göre bunların anlatılma, kâğıda dökülmelerden oluşan bu kitabın vakti gelmiştir. Sezai Karakoç’un, ‘Övgüler de, yergiler de dayanıksızdır. Şair dayanıklı olduğu ölçüde kalacaktır’ sözü de rehber oldu bana.
Gülten Akın’ın dediğince, ‘Yol yürüyüş öğretir’. Bu yolda yürüyüşü öğrendim, öğrendiklerimi önce kendime daha sonra da bu yola çıkacak genç şair adaylarına aktarmak isteğine kapıldım. ‘Ben’ merkezli görünen, ama ‘bendeki sen’e varmayı amaçlayan bu kitabın yapılış nedeni, bunlardır; daha başkalarıdır.”
Kitapta, şairin kişisel tarihinin yanı sıra birçok şair üzerine de yazılar yer alıyor.
“Aşkla Yazılmıştır Benim Şiirlerim” (3) “Abdülkadir Budak ile Konuşmalar” kitabı. Derleyen: Emel Güz.
Kitabın başında yer alan “Önsöz Yerine” ilgi çekici bir sunum: “Emel Güz, Abdülkadir Budak’ın kızı olmaktan öte ‘Ben hayata şiirle başladım/Babamın kâğıt ömrüne sözcük doğdum’ diyecek kadar şairin yazma tutkusunu algılamış, buna büyük saygı ve hayranlık duymuş ve ‘Yüzümdeki babamdan çıkış yok bu dünyada şair olmayana’ diyecek kadar da şairin şiir tutkusunu içselleştirmiştir.”
*
ABDÜLKADİR BUDAK, nice 100. sayılar diliyorum.
(1) Sincan İstasyonu - İki Aylık Edebiyat Dergisi, Mart-Nisan 100
(2) Yazılı Kâğıt Yayınları
(3) Yazılı Kâğıt Yayınları
Paylaş