Paylaş
İMÇ, herkesin bildiği İstanbul Manifaturcılar Çarşısı. Gene hepimizin bildiği gibi Türk Müzik Endüstri'sinin kalbi. İki adın bir sitede buluşması, birbiriyle ilgisiz iki ticaret kolunun yanyana yaşaması. Bize özgü garipliklerden bir tanesi.
Döşemelik, perdelik kumaşlara bakarken, yeni bir şarkının sesi tezgahtarla aranızdaki konuşmayı bitiriyor. İkiniz de onu dinliyorsunuz.
Bir bloktan içeri girer girmez, sabah sabah küçük bir araba ve üzerinde bir yazı: 'Kahvaltı arabası satılıktır.'
Arkasında da müzik dünyasında yeni bir adın kocaman afişi.
Öyle bir ses karmaşasına düşüyorsunuz ki, sanki İkinci Dünya Savaşı günlerinde birbirinin yayınını bozmak isteyen radyolar savaşının içindesiniz... Bir başka propoganda savaşı.
Bez, plastik afişlere asılmış baştan çıkarıcı çağrılar. Yeteneğinizi deneyin...
O dükkanların kapısından yoksul girip ünlü ve zengin çıkanların öyküsü, buraya herkesi çekecek.
Umutlarını sese saza bağlayanların küçük tapınakları, utangaç hallerden küstahlıklara, büyüklenmelere bir sesten ipin üstünde yürüyerek cambazlık yapmanın korkusu.
Her dükkanın küçük maceraları yazılsa, birbirine benzeyen deforme Çehov hikayeleri çıkar ortaya.
* * *
DOĞAN Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler yapmış bu binalar topluluğunu. Neye göre çizdiler planı...
Bulunmaz Hint kumaşlarının, ipeklilerin, ağır perdelerin, kadifelerin teşhir edildiği vitrinlerin arasına, yağız Anadolu çehrelerinin afişlerinin konulacağını hayal ettiler mi? Sadece keskin bir makasın sessizliği yırttığı açık mekanlarda, her türlü müziğin yankılanacağını tahmin ederler miydi?
O zaman başka türlü mü çizerlerdi.
Sokağa açık vitrinlerde ut, kanun, tanbur ve sazlara rastlayabilirsiniz.
İMÇ'nin karşısındaki enstrüman satan dükkanlardan da bunları satın alabilirsiniz.
Uzunçarşı'daki saz ustaları ne oldu? Hanlardaki odalarda tınısı en güzel utları yapanlar köşelerine mi çekildi.
Ne var ki, ben bir kaç saatliğine orayı gezerken müzik çeşitliliği konusundaki bilgisizliğimi giderdim. Eksik kalan renkleri tamamladım.
Türkiye'nin tahmin ettiğimden, dinlediğimden çok daha fazla sesi kulaklarda barındırdığını anladım.
Üstelik geleneksel müziğimize, Türk sanat ve halk müziğimize yabancıların gösterdiği ilgiyi öğrendim.
Bir çok turistin buraya gelip bu CD'leri, kasetleri üçer beşer alıp ülkelerine götürmeleri ilgi çekici doğrusu.
* * *
İMÇ deyip geçmeyin, Tanburi Cemil Bey de çalıyor, Neşet Ertaş da.
Peruklu Mozart aradan başını gösteriyor, Furtwaengler elinde değneği Beethoven'in Dokuzuncu Senfonisi'ni yönetiyor.
Paylaş