Paylaş
Uluslararası sanat fuarlarına katılarak da Türk resminin, heykelinin varlığını tanıtıyoruz ya da tanıttığımız kanatindeyiz.
Yabancı bir gazetede (*) Katar’ın müzayedelere harcadığı miktarları görünce, mukayese etmek durumunda kaldım.
Diyeceksiniz ki o ressamların yapıtlarıyla bizim ressamların yapıtlarını karşılaştırma. Hadi buna evet diyelim. Ama arkadan bir başka soru geliyor. Biz müzelerimiz için böyle alışverişler yapabiliyor muyuz? Müzayedelerde adımız geçiyor mu? Bu sorunun yanıtını doğrusu merak ediyorum.
Dışarıdaki sanat festivallerine, bienallere katıldıktan sonraki değerlendirme grafiği nasıl bir durum gösteriyor.
Katılımcıların, eleştirmenlerin bu sonuca bakmaları gerekmez mi?
Haberdeki alış listesini özetlemeliyim:
Katar Müzesi için alınan tablolar ve ödenen paralar:
Rothko 70 milyon dolar, 2007’de alınmış.
Damien Hirst’ün eserine 20 milyon dolar verilmiş. Şimdiye kadar yaşayan bir sanatçıya en çok ödenen miktar.
Cezanne, 250 milyon dolar. 2011’de alınmış.
Bir yetkili, “Sanat piyasasının bugün en önemli alıcıları onlar” diyor.
Yeni Katar Emiri’nin 30 yaşındaki kız kardeşi, sanat dünyasındaki en etkin alıcılardan biri.
* * *
BU yapıtları alacaksınız da nerede sergileyeceksiniz. Şimdi ülkelerinde üç tane mimari açıdan da öne çıkan müze yapıyorlar. Katar Ulusal Müzesi, İslam Sanatları Müzesi, Modern Arap Sanatı Müzesi.
Bu müzeleri yapan mimarların da adları yer alıyor.
Resimleri alan, müzeleri yaptıranlar bir ülkenin artık sanatla tanınacağının, saygınlık kazanacağının farkındalar. Darısı bizim yetkililerin de başına.
Böyle bir duyguyu yaşayabilmeleri. Günlük siyasetin girdabından kurtulup dünya ülkelerindeki yöneticilerin sanata neden ilgi duydukları gerçeğini idrak edebilmeleri gerek. Emirin kız kardeşi için, “Sanat dünyasının en güçlü kadını” deniyor. Bu konuda kurslara da gitmiş, gerçi öyle adlar var ki, sanattan biraz anlayan onların müze için mutlaka alınmış olmasını tartışmaz. Petrol zenginleri, sanatın da zenginleri olma iddiasında, uluslararası alanda varlıklarını bu yolla kanıtlamaya çalışıyorlar.
Biraz daha yakından takip edenlerin çok iyi bildiği gibi, bilhassa Avrupa futbolunda nasıl bir etkileri varsa, sanat dünyasında da benzer bir etki alanına doğru ilerliyorlar. Bizim futbol takımlarımız için böyle bir durum var mı, ben bilemem ama, örneğin çağdaş sanat koleksiyonlarına hangi yerli sanatçılarımız girebilir veya böyle bir talep var mı? Bunu merak ediyorum.
Belki tekrara düşmüş gibi olacağım ama bir dosyayı yeniden açmak taraftarıyım. Kültür Başkenti İstanbul Dosyası! Tekrar açılmalı, kalıcı hiçbir binanın olmadığı, müzenin, kütüphanenin, konser salonunun, opera salonunun yapılmadığını, gereksiz, küçük kçük yerlere paraların harcandığını, ziyan edilmiş bir fırsat olduğunu yeniden tartışmalıyız. Tek tek, madde madde bu dosyanın incelenmesini, hatta kimlere ne ödendiğinin gösterilmesini öneriyorum.
* * *
ULUSLARARASI alanlarda gezinip duruyorduz ama alıcı ve satıcı kimliği kazandığımızı sanmıyorum.
(*) That deep-pocketed art buyer? It’s an oil-rich bidder: Qatar, by Robin Progrebin, International Herald Tribune, Tuesday, July, 23, 2013.
Paylaş