EDEBİYAT tarihçisi İnci Enginün, Selim İleri için benim de katıldığım bir tespitte bulunuyor: "Bence Selim İleri, kırk yıldan beri emek verdiği edebiyat alanında mutfağından, izbesine kadar evleri, sokakları, insanlarıyla, dünü bugünüyle İstanbul’u kucaklamış, her eseriyle biraz daha ustalaşmış, değerli bir İstanbul yazarıdır."
Ben de bir yazarın, belli bir şehre aidiyetiyle çok ilgilenirim. Çünkü o şehri tanımamız, ayrıntılarına inmemiz, güzelliklerini, değişimini, yozlaşamasını veya gelişimini öğrenmemiz, onun sayesinde olur.
Selim İleri, İstanbul’u, İstanbulluları anlatırken, bu kentin siyasal, toplumsal değişimini, özellikle cumhuriyet döneminin insan portresini başarıyla çizer.
İstanbul, onun yaşama ve yazma kaynağıdır. Yemeğinden semtlerine, giyiminden kahramanlarına kadar.
Yeni kitabı İstanbul Lále ile Sümbül, ilgi çekici bir yöntemle yazılmış. Yazarın; İstanbul’un semtleri, değişik dönemdeki yaşamıyla ilgili yazıları, diğer yazarların İstanbul’a dair yazdıkları, olaylar, kendi romanlarında İstanbul’un ön planda olduğu bölümler ve anlattıkları, bir saç örgüsü biçiminde başka bir paralellikle ortaya çıkıyor. Hem iç içe, hem yan yana ilerliyor notlar.
Nasıl bir İstanbul vardı? Şimdi nasıl bir İstanbul’da yaşıyoruz?
İşte bu soruların yanıtını edebi bir zenginlikte verirken, ana metnin içinde başka yazarların, edebiyatçıların görüşleri de yer alıyor.
Yazıların kenarlarında, Selim İleri’nin kitabına aldığı düşüncelerin yazarlarının adları yer alıyor. Hiç kuşkusuz sadece yazarların adları değil, semtler, evler, konu başlıkları da sayfanın kenarında yazılı. Derkenar başlıklar bunlar. Sayfaların arasında bir indeks oluşturmuş Selim İleri.
Bu kitabı okurken, okur iki zenginliği bir arada edinmiş oluyor.
Birincisi Selim İleri’nin metnini okuyor, ikincisi bu metnin içinde başka kitaplarda yer alan görüşleri öğreniyor.
Bir açıdan baktığınızda, Selim İleri’nin İstanbul Lále Sümbül’ü İstanbul üzerine yazılanlar antolojisi. Ama bazı yazıların makaslanıp yer aldığı, sıradan bir antoloji değil, özenle sınıflanmış bir toplam.
Kitap üç bölümden oluşuyor:
Gözlem ve anı,
Edebiyatın dile getirdiği,
Veda vakti.
Edebiyatın dile getirdiği bölümündeki bazı başlıkları okuduğunuzda, ilgi çekiciliğini kabul edersiniz.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun İstanbul’u, Samet Ağaoğlu’nun İstanbul’u, Ahmet Hamdi Tanpınar’la birikte, Kemal Tahir’in İstanbul’u, Attilá İlhan’ın İstanbul’u, Kadıköyünde yıllar...
Selim İleri’nin, bir de seçtiği edebiyatçılar açısından İstanbul’u okuduğunuzda bu kentin hem coğrafyasını, hem tarihini öğrenirsiniz.
Zevkli bir İstanbul tarihi gezisi.
BEREKETLİ İSTANBUL DENİZİ
1960’ta, ilkokul beşinci sınıftayken, Okuma Kitabı’mızda karşıma çıkmıştı: Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir şiiri. O günden sonra "pul pul" ezberimde kaldı:
Yedi tepeye kurulmuş
Pul pul
Gümüş gümüş balıkları
Pul pul
Işıktan sudan örülmüş
Canım İstanbul
Bu kısacık şiir, bir zamanki İstanbul’u dile getiren en güzel şiirlerden bence. Küçük, fakat çok değerli tektaş yüzükleri çağrıştırıyor. Minyatüründe bütün şehri, ádeta bütün zamanları içinde görebiliyorsunuz.
İstanbul, çok daha kısıtlı olanaklarında, yalnızca bazı akşamlarda, bazı gecelerde ışıklar kuşanırdı. Çoğu kez bayramlarda. Denizin ortasında ışıl ışıl Kızkulesi, Taksim’de meydanda rengárenk ışıklandırılmış sular, Gülhane Parkı’nda yol boyunca ışıktan láleler birer simgeydi.
Ama İstanbul’un denizleri her zaman, her gün, Bedri Rahmi’nin söylediği gibiydi.
İstanbul’u ören sularda balıklar, mevsimden mevsime, sofralara bereket saçardı. O kadar ki, bazı balıklara, meselá istavrite dudak bükülür; biraz varlıklıca bir aileyseniz, istavritin "fakir sofrası balığı" olduğu söylenirdi. Bu tatsız tuzsuz söyleyişin tek hakikat payı, balıkların dar gelirli ailelere daima kucak açıyor olmasıydı. Deniz balıkla dolup taşardı, çeşit çeşit, sahiden de gümüş gümüş balıklar. Bazılarının gümüş pullarına elbette mercan rengi yürümüştü, sedefli pembeler, pembemsi turuncular, mercanda, tekirde, barbunyada...
SELİM İLERİ’Yİ DAHA DA İYİ TANIMAK İÇİN
MİMAR Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Selim İleri Sempozyumu’ndaki konuşmaların yanısıra hakkında yazılanlar bir kitap halinde yayımlandı.
Handan İnci’nin hazırladığı kitap, Selim İleri Kitabı-Şimdi Seni Konuşuyorduk adını taşıyor.
Handan İnci’nin hazırladığı kitap için Selim İleri, Handan İnci’ye şu mektubu yazmış:
"Sevgili Handan İnci,
Bu gönül borcu ödenmez bir kitap. Böylesine sevilmiş, bu kadar anlaşılmış olmak!..
Kırk yıldır geveleyip durduğum ’yalnızlık edebiyatı’nı, Şimdi Seni Konuşuyorduk’un iyilik ve şefkat yazıları yerle bir ediyor.
Artık ve bir daha, kime, ’yalnızım’ diyebilirim ki?
Yalnızsın.
Yalnızız."
Birçok kişinin, gazeteci, yazar, eleştirmen, öğretim üyesi, öykücü, romancı, bir yazar hakkında yazdıklarından yapılan böyle bir toplamın, bir okur için zihin açıcı birçok özellik taşıdığına inanırım, çünkü Selim İleri gibi çok yönlü bir yazara da bakış açıları farklı olacaktır.
İşte bu kitap Selim İleri okurlarına yeni açılımlar getirecektir.