Paylaş
Hıfzı Topuz, birkaç yıl önce Başın Öne Eğilmesin - Sabahattin Ali’nin Romanı adlı önemli bir kitaba imza atmış ve Sabahattin Ali ile ilgili önemli belge ve bilgileri aktarmıştı.
İkinci Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin düzenlediği bu toplantılar ayda bir yapılıyor. Bu toplantılarda da Sabahattin Eyuboğlu’nun “pazartesi toplantıları”ndaki düzen aynen uygulanıyor.
Gecede Mehmet Başaran, Cengiz Bektaş, Oğuz Makal da vardı. Katılımcılar Sabahattin Ali ile ilgili konuşmalar yaptılar.
Nurullah Ataç, bir akşam yemeğinden sonra Sabahattin Ali’nin annesine bakın ne demiş?
“Oğlunuzun nâmütenahi bir zekâsı var.”
Ancak zeki birinin bir başka zeki insanı anlamasına örnek gösterilebilir.
Başına ne geldiyse, zekâsı yüzünden geldi.
* * *
BİR yazarın başka yazarları, başka olayları çağrıştırması beni her zaman etkilemiştir.
Bir başka açıdan bakacak olursak, dünden bugüne yazdıklarının tazeliğini sürdürdüklerini ispatlar.
Değirmen öyküsünden bir bölümü okuyalım önce: “Sen aşkın ne olduğunu bilir misin adaşım, sen hiç sevdin mi?.. Siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz birisinden korkan ve birisini tehdit edenler... Siz sevemezsiniz. Sevmeyi yalnız bizler biliriz... Bizler; Batı rüzgârı kadar serbest dolaşan ve kendimizden başka Allah tanımayan biz Çingeneler. Dinle adaşım sana bir Çingene’nin aşkını anlatayım.”
Öykünün girişinde, aşkın birçok hallerinden söz eder, hepsi de sıradandır. Öyle sunar.
Sonra gerçek aşkın ne olduğunu okuyup anlarsınız.
Sabahattin Ali’nin öyküsünden bu satırlar bana Oscar Wilde’ın Reading Zindanı Balladı’nı anımsattı, kısa süre önce Özdemir Asaf’ın çevirisini yazmıştım. Aşkın şiddetini bütün yönleriyle şiire getirmişti Wilde.
İki yazarın, aşkı, olağandan olağanüstüye taşıması ancak büyük yazarlara özgü bir edebiyat sezgisinin sonucunda gerçekleşir.
* * *
SABAHATTİN ALİ’nin Viyolonsel öyküsünü okurken de gene büyük bir müzik sanatçısını anımsadım.
Viyolonsel öyküsünün son satırları şöyle: “İşte bu genç adam, sağlığında dinletemediği parçayı karısının ruhuna duyurabilmek için, bu mezarın başında, senelerden beri viyolonselini çalar.”
Bu aşk öyküsü Afrika’nın sapa bir köşesinde geçer.
BBC Music’in yeni sayısının da kapağında; Jacqueline Du Pre’nin viyolonsel çalarken bir fotoğrafı yayımlandı. Kapakta onun İngiltere’nin en büyük müzik ikonlarından biri olduğu yazılmıştı.
Öyküde, adamın sevgilisi de viyolonsel çalan biriydi.
Du Pre, Elgar’ın çello konçertosu ile ünlenmiş ve ‘multiple sclerosis’ten ölmüştü. Yaşamı kitaplaşmış ve filme de aktarılmıştı. Çello’da buluşan iki aşk öyküsü.
* * *
İYİ yazarlar daima birbirlerini anımsatıyorlar, ortak edebi gücü çağrıştırıyorlar.
Yararlandığım kaynaklar:
Değirmen, Sabahattin Ali, Bütün Yapıtları, Öykü, YKY.
Özdemir Asaf’ın kaleminden hayatı ve Reading Zindanı Balladı, Oscar Wilde, Kırmızı Yayınları.
Jacqueline du Pre, A Genius Remembered, BBC Music,
February 2011.
Paylaş