GRAMOPHONE Dergisi’nde yayınlandı. Bir müzik rehberinin ilanının kapağında şunlar yazılıydı. CD, DVD, MP3.
Eski müzik rehberi kitaplarımı karıştırmaya başladım.
1980’lerin başındaki rehber kitabımda, tam liste sözünün altında, stereo kara plak, kaset listesi yazıyor.
Kocaman albümler, her birinin üstünde ünlü ressamların röprodüksiyonları... Opera albümlerinin çoğunun üstünde ünlü ressamların elinin değdiği sahne tasarımları yer alırdı.
Kara plak, kaset rehberinin altında küçük puntolarla, rehberin compact disc’leri de içerdiği belirtiliyor.
Ondan sonraki baskılarda kapaktaki yazılarda CD’nin egemenliğinin arttığı gözlemleniyor.
Büyük puntolarla Compact Discs, küçük puntolarla kasetler yazılmış.
* * *
TEKNOLOJİK devrimin geldiği yeri 2000’lerin müzik rehberlerinde görmek mümkün.
Eşit büyüklükteki puntolarla yazılmış; CD’ler ve DVD’ler.
Artık kaset gündemden kalkmış, ama buna bir yenilik daha eklenmiş: SACD (Süper Audio CD).
En son rehber ilanına şimdi bir de MP3 eklenmiş.
Video kasetlerden seyrettiğim operaları artık DVD’den seyredebiliyorum.
The Penguin Guide to Compact Discs & DVDs’in 2003/2004 baskısında DVD’nin bize kazandırdıklarından söz ediliyor.
Görsellikle işitselliğin birleştiği, ayrıldığı noktalar var mı?
Benim için var.
Bazen bir operayı dinlemek istiyorum seyretmek değil, belki de müzikten dikkatimi çalan kostümlerden, sahne düzeninden uzaklaşmak istiyorum.
Gene de opera bir seyirlik sanatıdır, bana bakmayın.
Hele baleye DVD’nin kazandırdığı olanaklar inkár edilemez.
* * *
ŞİMDİ kendime şu soruyu soruyorum:
İnsanlar bu teknolojik gelişme sayesinde daha çok mu müzik dinliyorlar.
Yanıtım, "Elbette" olacaktır.
Walkman’imizi yanımızda taşıyorduk, sonra Discman’imizi, şimdi de daha küçük, daha pratik Ipod’umuzu.