Paylaş
Haberi bir kez daha yayınlıyorum:
“Türkiye’de, gerçek ve tüzel kişilere verilen teşviklerle özel müze sayısı ilk kez Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzelerin sayısını aştı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Türkiye’de Bakanlığa bağlı 192 müze bulunurken özel müze sayısı ise 193’e ulaştı. Türkiye’de 2000 yılında 89 olan özel müze sayısı, 2007 yılında 108’e ulaştı ve bu tarihten sonra her yıl artışla kapatıldı. Özel müzeler 2008’de 124, 2009’da 139, 2010’da 146, 2011’de 157, 2012’de 174’e, 2013’te de 184’e çıktı. Bu yıl ise özel müzelerin sayısı Bakanlığa bağlı müzelerin sayısını geçerek, 193’e yükseldi. Özel müze sayının çoğalmasına paralel olarak ziyaretçi sayısında da artış yaşandı. Buna göre özel müzeleri 2011’de 5.5 milyon, 2012’de yaklaşık 8 milyon kişi ziyaret etti.
Bakanlığa bağlı müzelerde daha ziyade arkeolojik ve etnografya ağır basarken özel müzeler konu itibarıyla sanattan mutfak kültürüne, tarımdan hayvancılığa, medyadan sanayiye çeşitleniyor. Özel müzelerde İstanbul 46 müzeyle başı çekerken Ankara 32 müzeyle ikinci, İzmir ise 14 müzeyle üçüncü sırada yer aldı. Bursa, Gaziantep, Çanakkale, Kütahya, Eskişehir, Balıkesir ve Aydın 5’in üzerinde müzeye sahip. Türkiye’nin 41 ilinde özel müze bulunuyor.”
Haberde müze çeşitliliği dikkatinizi çekmiştir.
* * *
ÖZEL müzeler Türkiye’nin görsel tarihine, gelişimine neler kattı?
Bu sorunun yanıtını çeşitlendirirsek, özel müzelerin artışının neleri getirdiği üzerine düşüncelerimi ileteyim.
Elbette müze kavramını ben sadece, sanat dalında algılamıyorum.
Her kentin tarihine dair şehir müzeleri, o yörenin ekonomik özgünlüğünü simgeleyen konuda müzeler, sanayiden ticarete sanata uzayan müze çalışmaları olabilir.
Hiç kuşkusuz devletin, kurumların yanı sıra özel kişilerin müzeleri de bu alandaki zenginliği sağlıyor.
Ben müze kavramını sanat açısından değerlendireceğim.
İstanbul’da özel müze denince hangi müzeler aklımıza geliyor: Sadberk Hanım Müzesi, Rahmi M. Koç Sanayi Müzesi, İstanbul Modern, Pera Müzesi, Sakıp Sabancı Müzesi.
Büyük özel müzeler yalnızca sergileme işlevini yerine getirmiyorlar. Yan çalışmalarla gezenleri bilgilendiriyorlar. Hazırladıkları kataloglar sergilere kalıcılık kazandırıyor.
Özel müzelerle dünya resminin, heykelinin büyük ustalarını tanıyoruz. Bunun, tanımanın başka bir uzantısı olduğuna inanıyorum. Gerek Türkiye gerek yurtdışındaki turistik gezilerde, o sanatçının ülkesine, kentine uğrayanların bu müzeleri ziyaret ettikleri kanısındayım.
Retrospektif sergiler özellikle Türk sanatçılarını tanımamızda etkin oluyorlar. Çünkü önce yaşadığınız ülkenin sanatını/sanatçısını öğrenmelisiniz, sanat tarihini bilmelisiniz.
Özel müzelerde konferanslar veriliyor, yapıtları sergilenen sanatçının daha iyi tanınması mümkün oluyor. Sanat filmleri gösterilmesi de sinema seyircilerinin sinematek ihtiyacını karşılıyor.
Böylece müzeler birer kültür merkezinin görevini üstleniyor.
Çocuklar için yapılan çalışmaları çok önemli buluyorum. Görsel eğitim, onları çirkinliklerden uzak tutmaya yarar, ileride iyi bir sergi ziyaretçisi olmalarını sağlar. Hatta yetenekli olanlar meslek olarak ressamlığı, heykeltıraşlığı seçebilirler.
Bu artışta İKSV’nin düzenlediği İstanbul Bienali’nin de etkisi olduğunu anımsatalım.
* * *
DEVLETİN sanatın gelişmesini teşvik etmesi, bir ülkenin geleceğine yapılan en gerçekçi yatırımdır.
Paylaş