Paylaş
Öykü tarihinde Orhan Duru’nun seçkin yerini, bütün iyi okurlar bilir.
Öyküleri dışında, bütün alanları kapsayan düşünce yazıları, yorumları da bu öykülerin ortaya koyduğu derinliğin ardındaki birikimi gösterir.
1950 Kuşağı’nın öncü yazarlarından Duru’nun öyküleri ve yarattığı dil, değişik ve özgün bir okur kitlesini oluşturmuştur. Bazı yazarların esas türleri dışında dolaşırken de aynı ustalığı kazandığını görürsünüz. Orhan Duru’nun ‘Roman Medyadan Önce Gelir’ kitabındaki yazılar tam da böyle. Yazıları Burak Fidan derlemiş, yazdığı Sunu’da Duru’yu çok iyi özümsediğini kanıtlıyor.
Yazıların ana başlıklarına göz attığınızda çeşit zenginliğinin sizi okumaya çektiğini hissedeceksiniz. Gerçeğin ironisiyle bilimkurgunun imgesel gücü onda yeni bir bileşime kavuşmuştur. Türk öyküsünde de benzer böyle bir yazar yoktur.
El Yordamıyla Yürüyen Sanat/ İlk Gezi Notları/ Öykülerle Didinirken/ Bilim-Kurgu Gezegeninde/ Kişiler, Kişilikler/ Kitaplardan İzlenimler...
ZEKİ MÜREN’İ DURU’DAN OKUYUN
Bu başlıklar altında öyküyle denemenin birbirine omuz verdiği yazıların yer aldığı Kişiler, Kişilikler’i çok severim. Kitaplarını okuduğunuz, kimini tanıdığınız insanlar hakkındaki yazısı, öykü özelliğinde bir biyografi çalışması gibi de nitelenebilir.
Kimler var bu bölümde? Ferit Edgü, Yüksel Arslan, Vedat Günyol, Attilâ İlhan, Cihat Burak, Mina Urgan, Zeki Müren, Salâh Birsel, Oktay Akbal...
Hep magazin yazarlarından hayatını okuduğunuz Zeki Müren’i bir usta edebiyatçıdan okuyun. Duyarlıkla çatışmaların arenasında bir hayatı nasıl trajik bir üslupla anlattığına hayran olacaksınız:
“Halkın onu bir söylence haline getirdiği, Bodrum’da ‘Paşanın Evine’ diye limandan tekne kaldırıldığı, çoluk çocuk doluşarak denizden gelip evine uzaktan bakıldığı, oysa orada yaşayan ulu ozan İlhan Berk’in evine kimsenin aldırmadığı, ona öyle uzaktan bakanların olmadığı, Berk’in de bir zamanlar kapı kapı dolaşarak “Ulu ozan İlhan Berk burada mı yaşıyor?” diye sorduğu söylencesinin yeteri kadar güç kazanmadığı, oysa Zeki Müren’in bir yandan Bodrum’un yaz sıcaklarında geldiği kahvede kalabalıkların ailecek gelip ardında kuyruk olup poz verdikleri ve fotoğraflarını çektirdikleri, böylece anılarında yaşatmak istedikleri, bu nedenle birkaç şipşakçıyla fotoğrafçıya ekmek kapısı açıldığı, belki Zeki Müren tişörtlerinin piyasaya çıkarılıp satıldığı, Bodrum’da özgür bir hava esip birtakım şen ve şakrak kişilerin oraya doluştuğu, bu nedenle kahkaha seslerinin Bodrum Kalesi duvarlarına ve mauseleum’un temel taşlarına vurduğu da bir gerçek.”
SANATÇININ KORUYUCUSU YOK
Edebiyatçılık tek başına geçindiren bir meslek midir? İstisnalar dışında hayır. Edebiyatçıların daima ikinci bir mesleği olmuştur. Birinci meslekleri yazarlık olsa da ikinci meslekten para kazanmış, ‘arta kalan zamanda’ yazmışlardır.
İkinci meslek, bu durumun tasviridir: “Türkiye’de hiçbir yazar emeğinin karşılığını hakkıyla alamıyor. Edebiyat ve sanat alanı kıran kırana olduğu için, sanatçının ne koruyucusu var ne bilmem nesi. Arkadaşım aşağı yukarı şunu söylemek istiyordu: Bizde ikinci bir meslek sahibi olmadan sanatçı olmak güç. Ben bu güç işe, hiç geleceğinden emin olmadığım işe atılmak istiyorum.”
Gelelim kitaba adını veren en güncel yazısına. Roman Medyadan Önce Gelir, kitaptan çok yazarın serüvenleriyle uğraşıldığını yazmış: “Bu arada yeni akımın sloganı olarak ‘medya yazından önce gelir’ kuralı yaygın ve etkin bir gerçeklik kazandı. Kısacası romanın kendisi önemli olmaktan çıktı. Medya değeri açısından etkin olup olmadığı öneminin üzerinde durulmaya başlandı daha çok. Örneğin bir yazar olarak yazdığınız roman önemli değil de her zaman beyaz pantolon ya da spor ayakkabı giymeniz önemli. O zaman medya ‘İşte Beyaz Pantolonlu Romancı’ diyerek yazarı haber durumuna getirebiliyor. Hele bir de sevgililerinizle ilişkileriniz ayağa düşmüşse, bu daha da iyi. Yazar romandan çok medya yoluyla okura nasıl ulaşabileceğini, bunun için ne yapması gerektiğini düşünüyor.”
Düşünmenizi, düşünce alanınızı medyadan edebiyata kadar genişletip yenilemenizi sağlayan yazılar toplamı.
Doğan Hızlan’ın seçtikleri
Engin Ergönültaş
Minare Gölgesi
İletişim
Kader Konuk
Doğu Batı Mimesis
Metis
Christfried Tögel
Şipşak Freud
Doğan Kitap
Hermann Broch
Bilinmeyen Değer
İthaki
Paylaş