Paylaş
Derginin genel yayın yönetmeni Semih Gümüş, birçok yerde derginin tükendiğinden söz etti.
Kapakta, yazarın meşhur bir cümlesi yer alıyor:
“Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?”
Dosyanın başındaki sunum, birçok gerçeği içermektedir:
“Oğuz Atay, değeri elbette geç anlaşılmış yazarlarımızdan. Ne ki, sonunda Tutunamayanlar romanıyla birlikte öylesine yüksekte bir yere kondu ki, gene tam anlamıyla değerlendirilememeye başladı. Roman sanatımızı dönüştürdüğü kuşkusuz, roman, Tutunamayanlar’dan sonra artık daha farklı biçimde yazılacaktı. Bu kapsamlı dosya çalışmasıyla birlikte, Oğuz Atay üstüne yeniden düşündürmek istedik.”
Sevindim doğrusu. Bir yazarın yer aldığı özel sayının bu kadar satması, yazar kadar edebiyat açısından da önemli.
Oğuz Atay, elbette beğendiğim, okuduğum bir yazar.
TRT Ödülü’nü kazandığında, onunla ilk söyleşiyi ben yapmıştım. Yakından da tanıdığım bir dosttu.
Özel dosyada, Oğuz Atay için söyledikleri, yazdıkları önem taşıyan birçok ad var. Hepsi de övüyor, övdüğü kadar onun edebiyatımızdaki yerini saptamayı başarıyor.
Bu özel sayıların, bazı yazarlar için ayrı bir önemi vardır.
Çünkü onun gibi moda olan yazarları okuyanların bir bölümü, bu sayıdaki yazılarla en azından niçin beğendiklerini, niçin okuduklarının gerekçesini bulacaklar.
Bu gerekçe yalnız okurlar için değil yazarlar için de geçerlidir.
* * *
HANDAN İNCİ’nin Oğuz Atay’ın Paltosu yazısında birçok kişinin görüşü yer alıyor, tartışılarak, kaynaklar taranarak yazıldığı için önemli bir yazı. Çünkü yazara bakış konusundaki çeşitliliği bu yazıda buldum.
Acaba Oğuz Atay kitabını nasıl anlatıyordu?
“Kitabın alaycı bir dille yazıldığı ve çok karamsar olduğu söyleniyor. Ben sanıldığı kadar karamsar değilim. Sayfaları şöyle bir karıştıranların dedikodularına kulak verilmeden okunursa, romanın hakkında başka türlü düşünüleceğine güveniyorum. Okuyucunun Tutunamayanlar’ı başka romanlarımızdan farklı bulacağını sanıyorum.”
Semih Poroy’un Oğuz Atay’ın dünyasını çizişine de mutlaka dikkat edin.
Oğuz Atay için yazanların listesi belki işinize yarayabilir.
A. Ömer Türkeş, Murat Gülsoy, Handan İnci, Ekrem Işın, Süha Oğuzertem, küçük İskender, Hande Öğüt, İnan Çetin, Kaya Genç, Ömer Madra, Şavkar Altınel, Murat Yalçın, Faruk Duman, Erdinç Akkoyunlu; ayrıca Pakize Kutlu, Atay’la yaptığı bir söyleşiyle ve Semih Poroy da olağanüstü güzellikteki bir karikatürüyle dosyayı zenginleştiriyor. Atay üzerine daha önce yazılmış yazılardan kullanılan alıntılar da yine dosyanın artılarından.
* * *
FANATİK sözü beni her zaman ürkütür.
Çünkü onlarla tartışılmaz, sevdikleri kişileri öylesine yüksek yerlere koyarlar ki, birer kutsal simge haline dönüştürürler. Fanatiklikle rasyonellik bir araya gelmez, çünkü onlarda inanç hâkimdir. Onların çizgisi sevmekle tapmak arasında gidip gelir.
Neden böyle bir giriş yapma gereği duydum. Özel dosyada fanatiklerin karşı duracağı bir yazı var da ondan. Şavkar Altınel’in “Atay adı aklınıza ilkin neler getiriyor?” sorusuna verdiği yanıt şöyle:
“Oğuz Atay denince aklıma ilk gelen başarısızlık oluyor. Yarattığı kahramanların ‘tutunmak’ konusundaki dillere destan başarısızlığından değil, Atay’ı (ya da daha doğrusu, okuduğum tek yapıtı Tutunamayanlar’ı) sevmeyi başaramamış olmamdan söz ediyorum. Bana göre Tutunamayanlar bir küçük burjuva krizinin, mühendis olmanın, ‘salon salomanje’lerde yaşamanın, ‘bir kadınla iki çocuğun sorumlu saymanlığı’nı yapmanın hikâyesi. Bunda bir sorun yok; bir Flaubert bu malzemeden büyük bir roman çıkarabilirdi. Ama Atay; Flaubert değil, çok etkilendiği belli olan modernistlerden biri de değil, her şeyden önce de ‘kendisi’ değil. Başkahramanına ‘Özben’ soyadını vermiş olabilir, ama içimde romanın arkasında elle tutulabilir bir ‘benlik’ olduğu, yazarın anlattıklarını gerçekten görüp yaşadığı duygusu yok. Daha çok, bunları bir yerlerden duymuş, öğrenmiş, doğru olanın dünyaya böyle bakmak olduğuna karar vermiş gibi. Yusuf Atılgan ya da Tezer Özlü’nün benzer krizlerinden yola çıkarak yazdıklarını otantik bulup severek okuyabilmeme karşılık, Atay gözüme sığ ve yapay görünüyor. Ama suç onda mı, yoksa bende mi?”
* * *
OĞUZ ATAY’ı bilerek sevmek için iyi bir özel sayı.
(*) NOTOS (iki aylık edebiyat dergisi),
Haziran-Temmuz, Sayı 28.
Paylaş