Paylaş
“Kapıkule dışına çıkan her Türk’ün başarısı beni sevindirir.”
Ben her zaman, bir sanatçıyı, yönetmeni, edebiyatçıyı yurtdışında gördüğü ilgiyle değerlendirmem. Ama artık küresel yaşam sınırsız ülkeler arası beğeni anlayışını da gerektiriyor ve getiriyor.
Nuri Bilge Ceylan 2010 yılında Aydın Doğan Ödülü’nü: “Türk sinemasının yakın zamandaki büyük atılımının önde gelen isimlerinden biri olması, Türk sinemasının son yıllardaki kimlik arayışının tüm dünyanın dikkatini çeken ve çekecek çarpıcı örneklerini vermesi, aldığı ödüller ve kazandığı başarıyla genç kuşaklara örnek olması” gerekçesiyle almıştı...
Hemen hemen bütün Nuri Bilge Ceylan filmlerinde bir özelliği fark ettim. Her karesinde düşündüren, ama bunu bir düşünür olmak için yapmayan bir sinemacı. Onun sinemasında incelmiş bir politik tavır vardır, hiçbir şeyin altını kalın çizgi ile çizmez. Seyircinin izanına bırakır, o zaman çok daha etkileyici olur.
Ben seyirci rekorları kıran filmlerin seyircisi olmadım, buradan onları yerdiğim anlamını çıkarmayın. Ben baştan beri Nuri Bilge Ceylan filmlerinin seyircisiyim, o dilin izleyicisiyim. Söylediğini kafamıza vurmadan söyleyen bireysel ve toplumsal iç burkuntularımızı bize hissettiren bir sanatçı.
İlkeleri olan ama bunları saplantıya dönüştürmeyen bir yaratıcı.
Örneğin Üç Maymun’da ve başka filmlerinde kullandığı ve bizi anlattığı dili nasıl anlatıyor: “Esasen geleneksel Türk sinemasında da bulabileceğimiz melodram temalarını seviyorum. Türk halkı buna epey düşkündür ve ben bunu anlayabiliyorum. Bu temaları ödünç almak ve gerçekçi bir tarzda tekrar uyarlamak istedim. Melodramların pek çoğu hayatta olması zor gerçekdışı durumları betimler ama onları biraz gerçekçi bir düzleme çekersek pekâlâ inandırıcı bir hale gelirler. Bana göre, hayatın özü melodramatik. Özellikle de Türkiye’de!”
Ocak 2009’da Fransız Positif dergisinde yayımlanan, Michel Ciment ve Yann Tobien’le yaptığı söyleşide “Ben bir bukalemunum” demişti Nuri Bilge Ceylan.
Ben sanatçının, hele bir sinemacının kendi deyimiyle bukalemun olduğunu söylemesini çok doğru buldum. Çünkü durum, bir değişimi gerektiriyorsa, onu uygulamalısınız. Ben sanatçıları çokgen bir kimlikte düşünürüm, bir sanatçı bulduğunun üstüne kapanırsa, yeteneğinin kısıtlı olduğu kanısına kapılırım.
Her zaman yeni bir yaratıya hazır olmalıdır.
Politik soruları da ustalıklı bir tavırla, bağırmayan, tepkisellikten uzak bir politikayla, günübirlik politik sloganların yüzeysel tatmininin yarattığı tuzağa düşmeden yanıtlar... Ödülü alırken ithaf cümlesini bu yönden önemli bulurum... Türkiye’nin duygusal durumunu gözler önüne serdi aslında! Daha önce de Türkiye’nin ruhi ve zihinsel kimliğini özetlemişti.
Ben onun filmlerindeki politik içeriği de Bilge Karasu’nun Gece romanındaki politik içeriğe benzetirim. Bilen, fark eden, politik bir tavrı olan herkes bunu anlamlandırır.
Nuri Bilge Ceylan’ın söylediği bir sözü de önemserim; başka yerde film çekmek için yapılan önerileri reddettiğini söylüyor bir konuşmasında. Çünkü orayı, oranın insanlarını tanımadığını gerekçe gösteriyor.
Çok doğru bir tespit, eğer oranın insanını tanımıyorsanız nasıl anlatacaksınız?
Sanat küresel, evrenseldir ama yerel içerikten beslendiği ölçüde uluslararası alanda da beğenilir... Ben sanatın hangi dalı olursa olsun, emek vererek anlaşılmasından yanayım. İzleyici aynı zamanda sorgulayıcı olmak durumunda onun filmlerini izlerken... Nuri Bilge Ceylan bunu açıkça söylemese de bunu bekliyor.
* * *
NURİ BİLGE CEYLAN’ı tekrar yürekten kutluyorum, herkesi de bu kutlamaya çağırıyorum.
Paylaş