Paylaş
NECATİ CUMALI'nın ölümünden sonra büyük ustalara, sanatçılara ne kadar ilgisiz, duyarsız kaldığımızı farkettim.
Okurları, seyircileri dışında kimseye borcu yoktu. Alçakgönüllü, afrasız tafrasız bir adam. Her gerçek sanatçı gibi. Yazdıkları dışında, destek malzemesi arayanlardan değildi.
Televizyon ekranlarında, ödül törenlerinden görüntüler izledim.
Ne kadar hazin.
Bugün genç bir okur, onun bütün eserlerini okumak istese zor bulur.
Yazarlığın edebiyat yönü kadar, yazarın hakkıyla da uğraştı. Hukukçulukla edebiyatçılığın kesiştiği yerde verdiği mücadele.
Yayıncılar böyle şairi sever mi? Uslu ve uysal kalem erbabı varken bu hırçınlık niye? Hakkına razı olsana! Bizim için mücadele edenleri bile korumuyoruz.
Genç bir üniversiteli, Necati Cumalı kimdir, sorusunun karşılığını bulacak, hayatı ve eserleri hakkında bir incelemeye - bırakın incelemeyi - bir el kitabına rastlayamaz.
Onun hayatı üzerine bir belgesel çekilmemiştir.
Yazıla yazıla havı dökülen, bu bizim ayıbımız sözünü de kullanmıyorum.
Gelelim şimdi kendi dünyamıza...
Seksen yaşında ölen, altmış yılını edebiyata adamış, bizim için güzellikler yaratmış birinin ardından yalnız edebiyat dünyasının kalemleri yazmamalı.
Köşe yazarlarının hemen hemen hepsi, bugünkü yazılarını Necati Cumalı'ya adamalıydılar.
Romantikler her zaman yanılır...
Köşe yazarları içinde tek kişi, Politika Günlüğü köşesinde Hikmet Çetinkaya, Necati Cumalı'yı yazdı.
İyi edebiyatçılarımızdan bu kadar mı uzaklaştık? Anlaşılıyor ki hayatımızdan kovulan estetik, yazılarımızı da etkiledi...
Günlük politika sayıklamaları, beynimizi, duygularımızı bu kadar mı köreltti?
Beyaz, siyah, katil balinalar... Beyaz, siyah çeteler...
Drakula filmlerinin platosuna dönen Türkiye'deki okurlar da, hiç olmazsa Necati Cumalı'nın mısralarıyla, güzel bir gün yaşayabilirlerdi. Yaşatabilirdiniz.
Necati Cumalı'nın acısı, belki bu kısırlığın yok edici hareketini başlatır.
* * *
NECATİ CUMALI'yı iki arşiv filminde görebildim.
Biri Karalama Defteri'ndeki konuşmamız, ikincisi de TV8'de yayınlanan, son zamanlarında yapılmış bir söyleşi.
Gerek TRT, gerek Kültür Bakanlığı, sanat, edebiyat dünyasının ustaları için bir belgesel programı hazırlamalı. İyi bir arşiv çalışmasından sonra, iyi bir senaryo ile bunu devletin yapması gerekir.
Kültür Bakanlığı, bir kurul oluşturmalı, TRT ile işbirliği yapmalı, her alandan belli adlar çağırmalı - tek tek kişilerin çağrılmasından yanayım sanatçı kuruluşlarının üyelerinin, temsilcilerinin bu konuda tarafsız davranacağından her zaman kuşkulanırım - onların seçeceği adların belgeseli yapılmalı.
* * *
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA, ‘‘Uluslar büyük evlátları aracılığıyla soluk alırlar,’’ demişti.
Bizim gibi, soluksuz, tıknefes toplumlar için geçerli değil bu söz.
Paylaş