Paylaş
Şiir kitabının başında kime adandığı yazılı: “Homeros’un aziz hatırasına”.
Girişteki İki Borç başlıklı yazıdan bir uyarıyı da ileteyim size:
“Ama, önce bir daha oku Homeros’u, Hipponaks’ı, Seferis’i, Anday’ı. Kılı kırk yararak oku”.
Her zaman düşünülen, tartışılan bir ödül konusu vardır.
Adına ödül konulan şairle ödül verilen şair arasında bir bağlantı olmalı mıdır?
Daha geniş bir anlamda şöyle diyebilirim, aralarında bir şiir akrabalığı bulunması şart mıdır?
Bunun gerçekleştiğini söyleyemem, gerçekleşmesinin de kesin bir koşul, kural olarak konulmasına taraftar değilim.
Ancak, Süreyya Berfe’nin kitabı bunu sağlayabilen şiirlerden ve üç bölümden oluşuyor:
Yorgo Seferis’e İskele Işıkları, Üvez, Bugün Salı mı Şimdi.
Birinci bölümde filozofların, şairlerin yaşadığı, geçtiği toprakların şiirini yazmış Berfe.
Anday etkisinden söz edemem ama ona şiirsel bir göndermenin izdüşümü var bu şiirlerde.
“1950’nin Temmuzunda geldin bir kâğıt parçasına ‘Anaksagoras bu adada doğdu’ diye yazıp bırakmadın”
Onun şiiri başından beri bir arayışın şiiridir:
“Arıyorum. Ionya’dan Anadolu’dan
bu yana arıyorum
Bulamıyorum”
Tarih nasıl anlatılır, insansız tarih benim ilgimi çekmez.
Berfe, o adları anarak, bizde çağrışımlar yaratıyor, ardından da şair onları nasıl anlatıyor?
Güç, riskli bir işin üstesinden gelmiş. Çok bilinen yerleri, çok bilinen kişileri özgün biçimde yazmak zordur, Berfe bunu başarmış.
Dünün izlerini sürerek bugünü yaratmak, tarihe, geçmişe bugünden bakmak, birinci bölümdeki şiirlerin özelliği.
Ayrıca bireysel bir şiir günlüğünün de havasını veriyor.
İkinci bölüm, Üvez, bir pastoral senfoni midir? Evet.
Notayla değil kelimelerle, harflerle yazılan bir senfoni. Doğanın içinde yaşayan bir şairin, gündelik yaşamı ile mevsim değişmeleri arasındaki gelgitleri, bütün ruh hallerini şiirine getirmiş.
Süreyya Berfe’nin şiiri bağırmayan, ilk okuduğunuzda sizi kuşatmayan bir şiir. Ama okudukça derinine indiğiniz bir şiir. O bütün iyi şairleri okumuştur ama hiçbir şairin birebir etkisini onda göremezsiniz. Çünkü o edebiyat tarihini, şiir tarihini sindirmesini bilen şairlerdendir.
* * *
SÜREYYA BERFE’nin şiir kitabını okuyun. Ödüllü iyi bir şairi gözden kaçırmayın.
DİDEM MADAK da dün sonsuzluğa uğurlandı. 1970’te doğan Madak, lise eğitimini İzmir’de tamamladı, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Grapon Kâğıtları adlı ilk kitabı ile İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü aldı. Diğer kitapları, “Ah”lar Ağacı, Pulbiber Mahallesi.
Genç yaşta yitirdiğimiz iyi şair Madak’ı şiirinden bir bölümle anıyorum:
bugün kalbimi eski bir plak gibi
Öyle çok tersine çevirdim ki:
Bazı şarkılar vardır
Cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
Uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
Deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
O zaman yavru bir yengece bakan
İnsanın şarkısı olurdu o şarkının adı
Keşke ismim İris olsaydı
Keşke ismim herkese
Sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı.
Bazı şarkılar vardır
Ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
İşte o ellerimle herkese
Çamurlu şiirler uzatsaydım
Hepsi çok kirli olsaydı Tanrım!
Paylaş