Paylaş
Güleryüz gibi özgün ve kendine özgü yenilikler getiren bir sanatçının yapıtlarına bakarken, Türk resim tarihinin ve Batı’daki akımların da bir sanatçının çalışmalarına nasıl yansıdığını, kronolojik bir biçimde anlayabilirsiniz.
Onun sanatında, Türkiye’deki her alandaki değişimler, gelişimler, çöküşler, darbeler, toplumun bütün düşünce ve duyarlılık panoramasını göreceksiniz.
Sergide 150’ye yakın yapıt sunuluyor.
Sergileme yöntemi, onun sanat yaşamını bilerek, algılayarak izlemenizi mümkün kılıyor.
İlk bölümde biyografisini seyredip okuyabilirsiniz.
Biyografi size sergilenen yapıtları yorumlamanızda bazı ipuçları veriyor.
Yapıtlarda, özellikle toplumsal ve siyasal olayları içselleştirmede, kara mizahı, ironiyi ustaca kullandığını fark edeceksiniz.
Kataloğun içinde, sanatçının görüşlerini içeren yazılar da yer alıyor. Onların bakış açınızın belirlenmesinde etkisi olacağı kanısındayım.
Katalog’da Oya Eczacıbaşı, Sunuş’ta Güleryüz’ün, çok yönlülüğünü vurguluyor: “İstanbul Modern, çok yönlü sanatçı Mehmet Güleryüz’ün yarım yüzyılı aşan sanatsal birikimini, ‘Ressam ve Resim Retrospektifi’ ile sunuyor. Sergi, Güleryüz’ün 1960’lardan 2010’lu yıllara uzanan süreçte resimden desene, heykelden gravüre, tiyatrodan performansa uzanan ifade arayışının gelişim ve dönüşümünü yansıtıyor.”
LEVENT ÇALIKOĞLU, Tutku, Mücadele ve Resim yazısında, önemli bir saptamada bulunuyor: “Toplumsal bir sürece ait olan Mehmet Güleryüz’ün sanatı, gündelik algılardan, yaşadığımız anın uçucu ve kalıcı duygularından hareket ediyor; bu nedenle her çalışma kendi zamanının güncel tarihine referans veriyor.”
Gökten zembille in(me)miş bir sohbet’te sosyolog Nilüfer Göle ile sanatçı Mehmet Güleryüz’ün konuşması, yapıtlara daha başka açıdan bakışı sağlıyor.
Göle, Doğu ve Batı arasındaki ilişkileri, yetiştiği aile içindeki etkilenmelerini, onun izlerini, toplumsal olaylardaki tavrını, reddetmelerini sorularıyla irdeliyor. Sorular, sanatçının beslendiği kaynakları, besleniş sürecini ortaya çıkarıyor.
Göle, bir akademisyen olarak, sanatçının eğitim konusundaki düşüncelerini öğrenmek istiyor, Güleryüz’ün verdiği yanıt, bir işi tutkuyla yapmanın formülü:
“Bir resim öğrencisi bana geldiğinde, sorduğum tek bir şey vardır: ‘Sanatı çok seviyor musun?’ Ama on küsur defa sorarım bunu. Muhtemelen benim için ya deli ya da duymuyor der... Eğer cevabı olumluysa, bundan sonra mesuliyeti bana ait, onu eğiteceğim.”
Konuşma, sanatın bireysel bir doku içinde başka alanlardaki uzantılarını da anımsatıyor.
Resimlerin yanı sıra heykellere de bakmanızı salık veririm.
* * *
GÖRÜLMESİ gereken, önemli bir sergi.
Paylaş