Medyaya övgü

Eski kuşak tez canlıdır, düşündüğünü söyler, hissettiğini yaşar. Sabahleyin ben Hakkı Devrim’in bayramını kutlamadan o beni aradı.

Haberin Devamı

Önceliği kazandı. Konu Müşfik Kenter’in ölümüne geldi. İkimiz de onu hep genç ve yakışıklı düşündüğümüzden 80 yaşına geldiğini kabullenemedik. “O kadar etkilendim ki...” dedi Hakkı Devrim, “Ahmet Altan’a telefon ettim. Yazmak istediğimi söyledim, hemen yazın, dedi. Böylece ben de ardından yazmış oldum”.
Aslında Hakkı Devrim’in tespitine katılmamak elde değil. Medya başarılı bir sınav verdi.
Yermeye gelince cömert, övmeye gelince pinti bir toplumuz. Eğer Müşfik Kenter’in ölümüne medya uzak kalsaydı, kıyasıya eleştirilerden geçilmezdi. ‘İşte medya böyle, magazin konusu olmadığı için önem verilmedi’ klasik gerekçelerden biriydi.
Oysa sabah Kenter Tiyatrosu’na gittiğimde, kapıda önemli televizyonların canlı yayın arabalarını gördüm, içeride kameraları omzunda birçok televizyoncu töreni izlemeye, çekmeye gelmişti.
Ayrıca televizyonlarda da özel programlar yaptılar.
Gazete sayfaları da yer verdi. Yaşamı yazıldı, oyunları hakkında bilgi verildi, tiyatro dünyasının önemli ve ünlü adları onun hakkında düşündüklerini bu sayfalarda yayınlayabildiler.
Onun için meslektaşlarıma teşekkür borçluyum. Övülmesi gereken, taşıdıkları sorumluluğu sergileyen bir davranışta bulundular. Sanata, sanatçıya ilgi göstermenin gereğini okurlarına, seyircilerine bir kez daha ispat ettiler.
Televizyondaki konuşmalarda da gazete sayfalarında da haber iyi işlenmiş, ayrıntılı bilgi verilmişti.
Daha önce birçok sanatçı için de canlı yayın yapmıştı televizyonlar.
Medya öyle bir meslek ki böyle bir olayda göründüler mi takdir ediliyorlar, olmadıkları zaman eleştiriliyorlar.
  
BİR hususu da açıklamak gerekiyor.
Her yıl ölüm yıldönümlerinde birkaç yakın dostu mezarın başında görülüyor, konuşmalar yapılıyor ve ertesi gün gazetelerde şöyle bir başlık:
“Dostları unuttular”. Oysa ben bu türlü anmalar dışında hakkında toplantılar yapılmasını, yazılar yazılmasını bekliyorum.
Salonlarda ondan söz edilir, eserleri üzerine konuşmalar yapılır.
Törenlere katılanlar gittikçe azalır. Çünkü onun kuşaktaşları da aramızdan ayrılır, bu yüzden de hatırlayanlar azalır.
Çok önemli, o ünlü dünyanın unutulmazları için de böyle bir tören kalıcı olmadığı için üzülüyorum.
Aslında, bizde bir eksiklik var. Sözlü anmalar geçicidir, oysa bunu yazıya döksek, insanları konuşturup DVD kaydı yapsak bir çok kişi hem onu tanır hem de genç kuşaklar öğrenir.
Müşfik Kenter’in ölümünün ardından tiyatrocuların unutulmasından söz ettik.
Çünkü eskiden birçok tiyatrocunun önemli oyunları, onu zirveye çıkaran oyunlar oynandı ama unutuldu.
Haldun Taner’in ‘Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nda dediği gibi, replikler perdeye yapışır kalır.
Televizyonlarda Müşfik Kenter’in Metin Erksan’ın ‘Sevmek Zamanı’ filmindeki görüntüler kullanıldı. Eğer sinemada oynamasaydı, belki de görüntü bulmakta zorlanırdık.
Şimdi tiyatro oyunlarının DVD’lere alınmasını öneriyorum, sadece DVD’lerde sinema seyredilmez ki... Söz gelimi ben zaman zaman ‘Bir Garip Orhan Veli’ oyununu görmek isterim.
Birçok tiyatrocunun unutulmaz oyunlarını seyretmek arzusunu duyarım.
Tiyatrocular bu açıdan sinemacılar kadar şanslı değiller, hatta hiç şanslı değiller.
Tiyatro kaydı için harekete geçmek lazım.
  
MEDYANIN sanata, sanatçıya verdiği önemin devamını dilerim.

Haberin Devamı

Önemli bir özür:
Müşfik Kenter yazımda, başsağlığı dilediklerim arasında eşi Kadriye Kenter’i unutmuşum. Hem ondan hem de okurlarımdan özür dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları