Paylaş
Dini konularda eksik bilgiler, bazı kimselerin birçok okuru yanıltmasına neden oluyor.
Ben bunun için bu tür çalışmaların, özellikle her şeyi bilimsel ve belgesel öğrenmesi gereken genç kuşaklar için yararlı görüyorum.
Görsel açıdan da okuru tatmin edici bir baskı.
Hilmi Aydın, Önsöz’de kitabın niteliği konusunda açıklama notları sunuyor:
‘Elinizdeki kitap; Tahsin Öz tarafından 1953 yılında yayımlanan siyah beyaz fotoğraflı Emanát-ı Mukaddese isimli yayından sonra günümüze kadar bu konuda yayımlanmış en kapsamlı yayındır. Kitapta yer alan görsel malzemenin çoğunluğu ilk defa siz saygıdeğer okuyucular için gün ışığına kavuşturulmuştur.
Altı yüzü aşkın envanter kaydına sahip Emánetlerin üzerlerindeki eski kayıtların birçoğu bu kitabın hazırlıkları sırasında ilk defa okunmuş. Nalın-ı Saadetler, Kadeh-i Şerif gibi çok kıymetli birtakım hatıralar gerçek hüviyetleriyle ortaya çıkmış, bu dairenin bilinenden çok daha zengin bir hazineyi barındırdığına şahit olunmuştur.’
Ahmet Rasim’in Osmanlı Tarihi kitabında da söz ettiği gibi, Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethedişinden sonra yirminci yüzyılın başına kadar Emánet akışı İstanbul’a yönelmiş, Topkapı Sarayı’nda toplanmıştır.
Kutsal Emanetler nedir, bizim için taşıdığı manevi önemin derecesini biliyor muyuz? Bütün bunların yanıtlarını, geliş nedenlerini, yalnız kutsal bir anlayış içinde değil, İmparatorluğun siyasal serüveni içinde de değerlendirmek gerekir. Dağınık emanetler İstanbul’da toplanmış, bakımı da, sergilenmesi de bir düzene girmiştir.
Kutsal Emánetler üzerine bilgiler sadece din tarihinin alanı içine hapsolunamaz. O artık inanç tarihinin, kültür tarihinin inceleme alanına girer.
Kitapta da Hırka-i Saadet’ten Has Oda’ya Hazret-i Musa’nın Asası’na kadar çok çeşitli bilgiyi, iyi çekilmiş fotoğraflar eşliğinde okuyabilirsiniz.
Ramazan ayıyla ilgili bilgiler, anılar hep yazılır anlatılır, kutsal ay konusunda birçok düşünceler kaleme alınmıştır. Hırka-i Saadet Dairesi’nde Ramazan Ziyareti’ni okurken, bizde dinin ritüeli, törensi anına değin bilgileri de edinmiş olursunuz. Yararlı bir başvuru kitabı.
DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ
Işıkla Karanlık Arasında - Lütfi Akad - İşKültürYayınları
Sanat ve Propaganda - Toby Clark - Ayrıntı
Truva - Lindsay Clarke - Bilgi
Savrulmada Gül - Ahmet Haşim - Adam
Hafifleyin Gençleşin - Osman Müftüoğlu - Doğan
KİTAPTAN
Ziyaret günü madalya takılmazdı
Mukaddes Emanetler, Topkapı Sarayı’nda toplanmaya başlayınca, ilk önceleri, Saray’ın değişik yerlerinde, özellikle Hazine’de, Silahdar Hazinesi’nde, Revan Köşkü’nde, Harem’de ve bilhassa ‘Has Oda’ olarak kullanılan dairede muhafaza edilmişlerdir. 1808’den sonra Sultan II. Mahmud, Fatih Sultan Mehmed’den beri padişah Has Odası olarak kullanılan odayı tamamıyla Mukaddes Emanetler’in muhafazasına bırakmış ve bu oda Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Hırka-i Şerifleri’nin de içerisinde yer almasından dolayı ‘Hırka-i Saadet Dairesi’ veya ‘Mukaddes Emanetler Dairesi’ olarak anılmaya başlanmıştır.
Tahsin Öz kitabında şunları söylüyor:
Emanat-ı Mukaddese asırlar boyunca devam eden tarihin çeşitli cilveleri ile vücut bulmuş bir varlıktır. Bunlar imandan doğan teşebbüslerle ve bazen iyi tevafuklarla katre katre Türk elinde toplanmış bir hazinedir.
Yavuz Sultan Selim’le birlikte Topkapı Sarayı, yeni ve güzel bir geleneğe daha şahit olmaya başladı. 1517 yılı ve onu takip eden senelerde her ramazan ayının on beşinci günü yaklaşırken, bütün saray ahalisinde bir telaş, bir koşuşturma, bir hareketlilik gözlenirdi. Saray’da olduğu kadar, kıymetli şişelerde buhur suyu gönderilerek davet edilen paşalar, vezirler, Şeyhü’l İslam, vezir-i azam gibi devletin ileri gelenlerinin ve ulemanın mekanlarında da bir hareketlilik olurdu. Ziyarete giderken giymek için teşrifat kaidelerinin gerektirdiği şekilde ve mutlaka yeni kıyafetler hazırlanırdı. Öpmek için eğildiğinde bohçaya ilişip Hırka-i Saadet’in makamından kaymasına meydan vermemek için ziyaret günü madalya ve nişanlar takılmazdı.
I. Dünya Savaşı sırasında Medine’nin boşaltılmasına karar verilince, asırlardır Sürre Alayları’yla Mekke ve Medine’ye gönderilip biriken hediyelerin, bir kısmı emanetlerle birlikte Topkapı Sarayı’na gönderilmesi uygun görüldü. Zira, zayi olma tehlikesi mevcuttu. Hicaz Kuvve-i Seferiye Kumandanı Fahreddin Paşa, Şeyhü’l-Harem Ziver Bey ile görüşerek nakillerinde dini açıdan bir sakınca olmadığını öğrenince emniyetli bir şekilde İstanbul’a gönderterek Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilmesini sağlamıştır. Büyük elmas parçaları, süslü şamdanlar, avizeler, kandiller, askılar, yelpazeler, tespihler, nadir yazma eserler ve Kur’an-ı Kerim’ler gibi paha biçilmez bu eserlerin çoğu günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Bölümü’nde muhafaza edilmektedir.
Paylaş