PAZARTESİ akşamı Kutluğ Ataman’ın Hollanda Sarayı’nda düzenlenen ödül kutlama resepsiyonundaydım.
Ataman, “Routes Prenses Margriet 2011” ödülüne layık görülmüştü. Ödülünü Amsterdam’da 8 Şubat’ta Hollanda Prensesi Margriet’in elinden aldı. Ödülün ayrıca 50 bin Euro bir parasal yanı da var. Sanatçı çalışmalarını şöyle açıklıyor: “İnsanlar olarak bir anlatıya ihtiyacımız var, aksi takdirde gerçeklik dediğiniz şey çok ham ve korkutucu bir hal alıyor; anlaşılmaz ve pornografik oluyor. Tarih ve coğrafya özel kavramlardır. Biz sınırlarımızdan eminiz. Fakat diğer insanlar, diğer ülkeler olmayabilirler; onlar için bu sınırlar gerçekten var olmaz ve anlam ifade etmez. Çünkü onların anlatıları tamamen farklıdır” 2012 yılında, Hollanda ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlanacak. * * * 1612’den beri elçilik binası olarak kullanılan yer şöyle tanımlanıyor, sarayı anlatan kitapta(*): “Güneşli bir günde Beyoğlu’nun kalabalık alışveriş merkezi İstiklal Caddesi’nde 197 numaranın önündeki yüksek demir kapıdan Hollanda Konsolosluğu bahçesine girdiğinizde kendinizi bir başka dünyada bulursunuz. Aniden on dokuzuncu yüzyıldan kalma, huzur saçan bir sayfiye evinin önüne gelirsiniz. Taşlarla döşenmiş avlunun çevresinde ‘Hollanda Sarayı’ bulunmaktadır. Bu isim, Türkiye’ye gelen Hollanda diplomatik temsilcilerinin ikamet adresi olarak binanın neredeyse dört yüz yıllık tarihini hatırlatır. 1612’de burada Hollanda Büyükelçiliği bulunmaktaydı, 1947’den beri ise Başkonsolosluk burada yerleşiktir.” * * * HOLLANDA SARAYI’NDAN çıktığımda, Tünel civarındaki kitapçıları, müzik mağazalarını anımsadım. Rus elçiliğine giriş-çıkış bu kadar serbest değildi, aklımda öyle kalmış. Üstelik bahçesinde de Avrupa otomobilleri yerine zamanın Rus otomobillerini görürdüm. Tünel’in başına giderken, solda İsveç Büyükelçiliği, uzaktan görünürdü. Çünkü, hafızam beni yanıltmıyorsa, bahçe gözükmüyordu, önde dükkânlar vardı, bunlardan biri de Kohen Hemşireler’e aitti. Dükkânlar sonradan yıkıldı, bahçe açıldı. İki kitapçı vardı: Frenç-Amerikan Kitabevi ve Hachette. İngilizce ve Fransızca kitapları bulabilirdiniz. Sait Faik Abasıyanık’ın Tünel, Yüksek Kaldırım öykülerinde olağanüstü lezzette anlatılır. Yazmışımdır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tavsiye ettiği iki kitabı Hachette’ten almıştım. Francis Fergusson’un The Idea of a Theater ile Eric Bentley’in The Playwright as Thinker’ını. Yüksek Kaldırım’ın başında Lâle Plak ile Rozental plak mağazaları vardı. * * * TÜNEL’den Taksim’e doğru çıkarken uğradığım kitapçıları, plakçıları başka bir gün yazacağım.