Paylaş
Askeri, siyasi zaferlerle birlikte kültürde de zafer kazanmak istiyordu. Üçünü birbirine paralel bir anlayışla gerçekleştirdi. Askeri, siyasi zaferleri hep anlatılır da, kültür bölümü es geçilir. Haliyle eksik bir Atatürk portresi görürüz, eksik bir Cumhuriyet tarihi okuruz.
Cumhuriyet kültürü neydi? Cumhuriyet’i kuranlar kültür kavramını nasıl algılıyorlardı? Atatürk’ün bu çalışmalarda yeri neydi?
Elbette, Avrupa kültürü etkisi, Cumhuriyet’ten önce başlamıştı. Batı müziği sarayda çalınıyor, ünlü ressamlar saraya geliyordu... Ancak ‘saray’la sınırlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu anlayış Cumhuriyet’le kitlelere ulaştı.
Cumhuriyet, kültürü egemen bir azınlığın sınırlarından çıkararak bütün bir topluma yaydı.
Atatürk, kültür ve sanatın önemi üzerine birçok konuşma yapmış bir lider. Gerçek liderler kendi beğenilerini aşan, onun tutsağı olmayan kişilerdir.
Her ölüm yıldönümünde Atatürk’ün sevdiği şarkılar çalınır ama ilk operayı ısmarlayışından söz edilmez. Son yıllarda sıklıkla “ecdadımızın müziği” diye tanıtılan müziğin dinleyicileri, konunun başında da belirttiğim gibi, imparatorluğun sultanları klasik Batı müziğini de dinlerlerdi! Besteler de yaparlardı!
Müzikte yapılan devrim, bir uygarlık devrimiydi. Çünkü çoksesli müziğin kültürel bir olgu, bir hayatı kavrayış biçimi olduğunun bilincindeydiler. Birçok besteci yurtdışına gönderildi, orada Batı müziği eğitimi gördüler, kimileri de görgü ve bilgilerini arttırdılar. Cumhuriyet döneminde dünyaca ünlü birçok müzik adamı, yine Türkiye’ye geldi. Konservatuvarda eğitim verdiler.
Cumhuriyet’in kültürle kuruluşunun öyküsünü bilmeden, Cumhuriyet’in önemini, yerini bilmek mümkün değildir.
***
MİLLİ MÜCADELE EDEBİYATI’nın kitaplarını okumadan, oluşum sürecinin edebiyata yansıyışını bilmeden, nasıl bir cumhuriyet sorusunun yanıtını veremezsiniz. Çünkü bir rejimin yerleşmesi için onu destekleyen, tanıtan sanat eserlerine ihtiyacı vardır.
Romanların çoğunu yazanlar, Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık etmiş, Atatürk’ün yanında bulunmuş kişilerdir. Cumhuriyet’e eleştirel bakışı da o kitaplarda bulabiliriz.
Şiirlere gelince... Onlar da coşkunun, ince duyarlılığın ürünleridir. Romanda egemen olan akıl yerine şiirlerde duygu egemendir. Eskiden milli bayramlarda şiirler okunurdu, artık o da unutuldu. Tabii okullarda çocuklara ‘zorla’ okutulması, birer ödev halini alması bu sebepler arasında sayılabilir...
Resim sanatının da Cumhuriyet’in topluma yayılmasındaki yerini hatırlatalım. Ressamlarımız Anadolu’ya gittiler, orayı tanıdılar. Batı atölyelerinde geliştirdikleri fırçalarını orada ustalık seviyesine çıkardılar. Anadolu’da gördüklerini de tuvallerine aktardılar. Mektepten memlekete anlayışını birçokları unutmuş halde... Yeni rejimin bilinciyle Batı’ya gidenler, oranın tekniğini öğrendiler, döndükten sonra bizim ülkenin malzemesini işlediler, hammaddeden bir cumhuriyet sanatı yarattılar.
Mengü Ertel’in Cumhuriyete Kan Verenler belgeselini televizyonda seyrettiğimde bir kuşağın nasıl mucizeler yarattıklarını gördüm.
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, Cumhuriyet’in kuruluş tarihi anlatılıyor, çeşitli kişiler alanları doğrultusunda bilgi veriyorlar. Gelgelelim ekranlarda tek bir edebiyatçı, tiyatro sanatçısı, opera sanatçısı, müzikçi görmedim.
Atatürk’ün sanata, sanatçıya verdiği önemi anlatmanın önemine inanmıyorlar demek ki. Oysa Cumhuriyet bilinci ancak kültür ve sanatla bütünlük kazanabilir.
***
CUMHURİYET BAYRAMINIZ kutlu olsun. Kültürün, sanatın Cumhuriyet’in temel taşlarından olduğunu
unutmayalım.
Paylaş