Kitap

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Ermeni, Kürt baharatlı İndiana Jones

POLİSİYE roman türünün genç adlarından Ahmet Ümit'in Patasana'sında her şey var. Kırk ambar gibi. Türkiye'nin doğal zenginliklerine, arkeolojik çalışmalarına, etnik sorunlarına kadar. Aradığınız her unsuru bu romanda bulabilirsiniz.

Anadolu'da saray yazmanı, Patasana'nın tabletlerini arayan bir arkeologlar grubu, kutsal saydıkları bir mekánın kazılmasına tepki gösteren köy halkı, faili meçhul cinayetler...

Patasana biraz Agatha Christie'nin yazılış formülünü hatırlatsa da gene de polisiye romanda Server Bedi'den, Ümit Deniz'den sonra sevindirici bir aşama.

Polisiyelerin ilk sayfasında oltaya yakalanmazsanız, kitabı elinizden bırakırsınız.

Sanırım bu paragraf heyecanınızı, merakınızı körükleyecektir:

‘‘Kapının önünde ezik bir gülümseyişle dikilen Yüzbaşı Eşref, Esra'yı selamladıktan sonra, Kusura bakmayın sizi de uyandırdık; diyebildi. Cep telefonunuza ulaşmaya çalıştım, kapalıydı.

Geceleri kapatıyorum, dedi genç kadın. Erken uyandırmanız önemli değil, zaten bu saatlerde kalkıyorduk. Sözlerini bitirirken Eşref'in yüzündeki tedirginliği fark etti. Ne bu haliniz, ne oldu?

Soru, Eşref'in huzursuzca kıpırdanan gözbebeklerini daha da hareketlendirmişti. Genç kadının yüzüne bakmamaya çalışıyordu. Sonunda kötü haber dökülüverdi dudaklarından:

Hacı Settar öldü.

Öldü mü?

Minareden düşmüş. Her cuma yaptığı gibi bu sabah da ezan okumak için minareye çıkmış.

Hacı Settar'ı biri minareden atmış. Sabah namazına gidenler, camiden kaçan siyahlar giyinmiş bir keşiş görmüşler.’’

Ünlü saray yazmanı Patasana'nın tabletlerini bulmaya çalışan arkeologlar heyetinin başkanı Esra, böylece ilerdeki gerilimli günlerin kábusunu şimdiden yaşamaya başlamıştı.

Kimdi Patasana? Birinci tabletten öğrenebiliriz:

‘‘Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım. Tanrıların korkak haline getirdiği bir alçak. Alçakların en acınıcak olanı, en tiksinti vereni. Yüreğini dalkavukluk, aklını düşmanlıkla besleyen sinsi bir saray yazmanı.’’

Patasana, tabletlerine tanrılara gerekli borcu ödemeden yaklaşanların cezalandırılacağını söylüyor.

Ahmet Ümit, paralel bir heyecanı ve yazı tekniğini benimsemiş.

Romancı hem Patasana'nın tabletlerinden iz sürüyor hem de arkeologların kazı serüvenlerinden. Patasana'nın başlığı birinci tablet olarak yazılırken, arkeologların serüvenleri birinici bölüm diye geçiyor.

Yüzbaşı Eşref'in güneydoğu harekatının, Ermeni sorunlarının ve hepsinin bir arkeolojik kazı ekseninde anlatılması, kitaba yer yer bir İndiana Jones havası veriyor.

Hiç kuşkusuz platonik ve ötesi aşklar kitaba renk katıyor.

Arkeologlar birbirlerine daha önce yapılan lanetli kazılardan, halkın olumsuz tavırlarından söz ederek, birbirlerini korkunun labirentine sürüklüyorlar.

Romancı böylece ipi geriyor.

Yüzbaşı Eşref görevi ve konumu gereği çok kişiden kuşkulanıyor.

Gruptan Alman arkeolog Bernd, kayınpederi Haçik'in Türkiye'de doğduğunu, Türkçeyi onlardan öğrendiğini söylüyor ve sözünü şöyle noktalıyor:

‘‘Kötü günler, kötü olaylar yaşamışlar. Türkler acımasız davranmış onlara...’’

Biliyorsunuz son zamanlarda romancılarımız tarihe merak sardılar.

Eh bir de polisiyemiz olsun bu tarih modasında.

Üçyüzyetmiş iki sayfayı sıkılmadan, yorulmadan bir solukta okuyabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları