Dünya resmini, sanat tarihini yönlendiren ressamları yeterince tanıyor muyuz?Türk yayıncılığında yeni yeni başlayan monografiler bu konudaki eksiğimizi gideriyor.Tek tek ressamları anlayabilmek için hiç kuşkusuz genel bir sanat tarihi, resim tarihi bilgisi de gerekli.Literatür Yayınevi’nin mini sanat dizisi, ünlü ressamların hayatı ve eserleri üzerine bilgileri içeren bir dizi ve dizinin ilk yayınladığı kitapların listesi şöyle: Leonardo da Vinci (Elke Linda Buchholz), Toulouse-Lautrec (Udo Felbinger), Michelangelo (Alexandra Grömling), Monet (Birgit Zeidler), Cezanne (Nicola Nonhoff), Van Gogh (Dieter Beaujean). Her sanatçıyı konunun uzmanı isimler kaleme almış.Bu kitapları okuyanlar; bilgi ve örneklerle sanatçının yaşamını, eserlerinin en tanınmışlarını öğrenebilecekler. Resimlerinden hareketle, dönemin resim dünyası ve sanat akımları hakkında bilgi sahibi olabilecekler. Her resmin sanat tarihi açısından değerlendirilmesini görecekler. Eserler değerlendirilirken, sanatçının yaşadığı dönem, çevre ve sosyal hareketliliğin de göz önünde bulundurulması gerekir, mini sanat dizisi bunu da ıskalamamış.Sanat elbette bireysel bir çabadır, ama bunun toplumsal, hatta siyasal izdüşümlerini de gözden uzak tutmamalıyız.Sanatçıların yaşadığı dönemin resim dünyası ve sanat akımlarının da bu dizide yer alması, onların eserlerini bir temel üzerine oturtmamızı sağlıyor.Kitapların sonundaki terminolojiyi içeren sözlük de, okurun resmi ve ressamı daha iyi tanıması konusunda yardımcı oluyor. Bizim ressamlarımız için kapsamlı kataloglar yapılıyor, yüksek fiyatlı bu albümleri sergiyi gezen çok az kişinin satın alabildiği biliniyor. Daha ufak boyutlu, az sayfalı, örnekli bu tür monografilerle Türk ressamlarını tanıtmak mümkün olabilir.Bir de şunu eklemeliyim; yazılan kitapların da bu yöntemi, bu anlayışı, bu yazış üslubunu benimseyerek yazılmaları halinde, resmi bilenlerin de, sergi ziyaretçilerinin de artacağı kanısındayım. Çevirilerden sonra bizim ressamlarımızın monografileri de yayınlansa diyorum. *Dizi içinde bazı bölümler yaşamla sanat arasındaki paralelliğe ışık tutuyor, bazılarını sizinle paylaşmayı isterim, Vincent van Gogh kitabında yaşam-sanat ilişkisine bir örnek bulabiliriz:‘Vincent van Gogh, yalnızca on yıl kadar bir süre resim yapmasına rağmen, günümüzün en ünlü sanatçıları arasına girmeyi başardı. Ünü büyük ölçüde, alışılmadık yaşamı çevresinde yaratılan söylencelerden kaynaklanır.’Eğer Toulouse-Lautrec, ailesinin aristokrat çevresinden kopmasaydı, belki de bu eserlerini yapamayacaktı, gece hayatıyla tanışamayacaktı. Lautrec Paris’in, Monmartre’ın barlarla, genelevlerle dolu sokaklarındaki kişilerin akşamları taslağını çiziyor, ertesi gün bunları tamamlıyordu. Maddeten de, manen de onu yaşatan anne sevgisiydi.*Bu dizilerin belli adlar ekseninde kalmaması da dileklerim arasında. Çünkü sadece dünyaca tanınmış ünlülerin yanı sıra başka ressamlara da yer verilmesi gerekiyor.Literatür Yayınevi’nin çıkardığı mini sanat dizisi’ndeki adlar başka yayınevlerinin çeviri kitaplarında da vardı, ancak aralarındaki yazılış farkı karşılaştırılmalı. Mini sanat dizisi’ndeki ressam ve resim dışındaki kuşatıcı bilginin de varlığı, okuru geniş boyutlu bir öğrenmeye çağırıyor.Boyut Yayın Grubu da plastik sanatlar konusunda önemli yayınlar hazırladı. Ressamlar dizisinin sayısı 10’u aştı. Dünya Ressamları, resim tarihi için ön bilgiyi veren bir kaynak kitap oldu. Ayrıca Dünya Müzeleri estetik eğitimimiz yolunda, gerekli bir işlev üstlendi. Şimdi de Dünya Ressamları başlığı altında yeni bir diziye başladılar, bu ayın ortalarında vitrinlerde görülecek.Alkım Yayınları da Büyük Ressamlar başlıklı toplu bir eser yayınından başka tek tek ressam kitapları da yayınladılar.Remzi Kitabevi, sanat tarihi konusunda temel kitaplar yayınlayan bir yayınevi. Taschen Yayınevi’nin dizisinden iki kitabı da Dali ile Picasso’yu da okurlarımıza salık verebilirim.Yapı Kredi Yayınları’nda çıkan, sanatçıların dünyasını, eserlerini değişik bir yöntemle sunan üç kitap da meraklısı için yeterli bilgiyi içermektedir.Picasso: Dáhi ve Deli, Leonardo da Vinci-Evren Bilimi ve Sanatı, Dali: Büyük Paranoyak.Görsel estetik eğitiminin ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Son dönemlerde tartışılan okullarda sanat eğitimi meselesi aslında evde başlaması gereken bir öneme sahiptir. İnsanların bu eğitimi evde edinebilmeleri, kitaplıklarında başvuru kitapları, monografileri bulundurmaları, özellikle genç bir öğrenci için büyük önem taşıyor. Zira güzel sanatlar öğrencisi olmasa bile, her öğrencinin görsel bir gelişimi sağlayabilmesi için bu tür kitaplara ihtiyacı vardır.Hiç kuşkusuz dünyanın, sanat tarihinin büyük adlarının bu boyuttaki kitaplarının yanı sıra Türk ressamlarınınkileri de bekliyorum.Toulouse-Lautrec / Michelangelo / Monet / Cezanne / Leonardo da Vinci / Van Gogh, Mini sanat dizisiLiteratür Yayınevi Köneman Yayınevi ile ortak yayınDOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİDüşünce Balonları David Lodge AyrıntıMadde Efe Murat/Cem Kurtuluş Yasak MeyveBenlik Oruç Aruoba MetisKüçük Kara Hikáyeler Kitabı A.S. Byatt AlkımOrtaçağ Felsefesi Alain de Libera Litera YayıncılıkDAVUD / MichelangeloFloransa’da kaidesine ilk yerleştirildiğinde ismi ‘Dev’ e çıkan bu dört metreyi aşan heykel, mermer bloktan yontulmak için tam 40 yıl beklemişti. 1463’te Agostino di Duccio, Floransa Katedrali’nin uçan payandalarından birine bir heykel yapma görevini üstlenmişti. Ancak bu heykelin o kadar yüksekten görünebilmesi için oldukça büyük olması gerekiyordu ve Duccio kabasını yonttuktan sonra başedemeyeceğini düşünüp bıraktı. 1476’da heykeli bitirme görevini üstlenen sanatçı Antonio Rosseli de fazla bir şey yapamadı. Ancak 1501 yılına gelindiğinde, taşın hakkından gelecek taş ustası bulunmuştu: Michelangelo. Bitireceği figürün ismi ise ‘Davud’du.UOMO UNIVERSALE / Leonardo da VinciLeonardo, Milano sarayında Floransa’da bulamadığı maddi güvenceyi ve yeteneklerini çok farklı alanlarda sergileme olanağı bulur. Asıl görevi portre ressamlığıyla sahne tasarım ve uygulamasıdır; aynı zamanda mimari çizimler de yapmakta ve büyük bir anıt projesiyle uğraşmaktadır. Leonardo, bu tür görevlerin yanında, ilgi duyduğu diğer alanlarla uğraşma fırsatı bulmanın tadını da çıkarır. Böylece teknik konular üzerinde kafa yorar, çevredeki kanalların yapısını inceler, savaş makineleri tasarlar ve diğer buluşlarla uğraşır. Gündelik sorunlardan yola çıkarak temel fizik soruları sorar; örneğin mekanik üzerine araştırmalar yapar. Sürekli yeni konularla uğraşır ve artık salt bir sanatçı olmaktan çıkıp ‘uomo universale’ye, yani her konuda bilgi sahibi olan kişiye, sanat ve bilimin her alanında sıra dışı beceriler gösteren insana dönüşür.BİR GECEDE GELEN ŞÖHRETMoulin Rogue için yaptığı ilk afiş sayesinde Toulouse-Lautrec’i bütün Paris tanıdı. Başka afişler, kapak sayfaları ve süreli yayınlar için illüstrasyonlar yapmaya başladı. Aynı zamanda, Paris’in gece hayatını betimleyen yağlıboya resimler üzerinde de dur durak bilmeden çalışıyordu. Dr. Bourges ile birlikte yaşaması hayatına biraz denge getiriyordu; yoksa bütün zamanı stüdyo ile gece kulüpleri arasında geçecekti. Alkole olan aşırı düşkünlüğünü, bir gölge gibi peşinden gelen kuzeni Gabriel Tapie de Celeyran bile denetleyemiyordu. Toulouse-Lautrec’in kafe-konser ve kabare sanatçılarıyla kurduğu aşk ilişkileri, fahişelerin sık sık ziyaret edilmesiyle dönüşümlü olarak yaşanıyordu. Bu dönemde, 30 yaşındaki sanatçı, zengin gözlemlerini sanatına aktarabilmek için geceli gündüzlü çalıştı.KLİNİKTE YAPILAN RESİMLER / Vincent van GoghVan Gogh kendi isteğiyle akıl hastanesine girmeye karar verdi ve kardeşi Theo’ya mektup yazarak gereken resmi işlemleri yapmasını istedi. Mayıs 1889’da Arles’dan ayrılıp Saint-Remy-de-Provence’a bir buçuk kilometre kadar uzaktaki eskiden manastır olan kliniğe yerleşti. Vincent’a küçük bir oda ve stüdyo olarak kullanabileceği küçük bir yer verdiler. Saint-Remy’de de sanrılar içindeydi ve kısa sürede iyileşebilme umudunu yitirdi. Yanında bir gözetmen olmak koşuluyla yürüyüşlere çıkıyor ve bu yeni manzarayı keşfederek servilerin ve zeytin ağaçlarının resimlerini yapıyordu. Konu bulamadığında da elindeki resimlerin ya da kendi resimlerinin kopyalarını yapıyor, hastanenin iç mekanını ve çıplak görünümünü çiziyor ve kendi portreleri üzerinde çalışıyordu.