Kanlı heykel

‘‘12 Nisan Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan gece, Üst Zeren Sokak'ta, rüzgár ve yağmurun sesinden başka bir şey duyulmuyordu. Sokak bomboştu. Hiç kimse genç bir adamın 28 numaralı evin pencere demirlerine tırmanarak, bir üst kattaki balkona ulaştığını görmedi.

O önce balkon kapısını zorlayarak açtı, sonra üst kattaki odalarda aradığını bulamadığı için olacak, alt kata indi.

Komodinin üzerine duran Zühtü Müridoğlu'na ait ahşap bir heykel gözüne çarptı. Heykel bir ağacın bilek kalınlığı boyutunda Y harfine benzeyen iki dalından ibaretti. Y harfi ters çevrilmiş, bir ayağından ahşap bir kaide üzerine yapıştırılarak dans eden bir balerin formuna dönüştürülmüştü.

Hırsız önce heykelin altındaki kaideyi çekip çıkardı sessizce. Heykel artık tehlikeli bir odun parçasıydı. Orada uyumakta olan Seniye Fenmen birden uyandı.

Cansız bedenini 14 Nisan Pazartesi sabahı karyolasının yanında yerde yatarken buldular.

18 Nisan 1918 günü Yeniköy'de bir yalıda doğdu, 17 Nisan 1997 günü Áşiyan'a defnedildi.’’

Ressam, seramikçi Seniye Fenmen üzerine Sayra Öz'ün yazdığı Çağdaş Bilge: Seniye Fenmen kitabından sanatçının ölü bulunuşunu anlatan bölümle başladım yazıma.

Sayra Öz'ün kitabında, sadece iyi bir sanatçının biyografisini bulmayacaksınız, cumhuriyet rejiminin insancıl, kültürel değerlerine inanmış, bunları kuramdan hayata geçirmiş, sanata ve onun eğitimine kendini adamış, bencillik dairesini kırmış, çocuklardan büyüklere kadar herkese, sanatın hayatın içinde vazgeçilmez yeri olduğunu ispat etmiş bir bilge.

Mithat Paşa'nın torunu, çok sesli müziğe piyanist ve eğitimci olarak çok büyük hizmetlerde bulunan, piyanist Mithat Fenmen'in kardeşi, ressam Orhan Taylan'ın, seramikçi Ferhan Taylan Erder'in annesi.

Eksik kaldı bu cümle.

Sadece bir ressamın ve seramikçinin annesi değil, deseni, çizmeyi, boyamayı öğrettiği herkesin annesi.

Çocuklarla birlikte yaptığı çalışmalar, hiç kuşkum yok, birçok kişinin ileride estetik bir terbiye edinmesini sağlamıştır.

Seniye Fenmen gibi, enerjileriyle, yaşama sevinçleriyle, başkalarına verdikleri emekle beni hayran bırakan kişiler, benim daha çok çalışmamı sağlıyor, o gücü veriyor.

Seniye Fenmen'in yaşamından birkaç dönüm noktasını okusanız, bu hayatları, kişileri bilmeniz gereğini düşünür, ihmalimizden de biraz utanırsınız.

34 yaşında Güzel Sanatlar Akademisi'ne giren tutkulu Seniye Fenmen, Samsun'da resim öğrenen İstanbul kızı Seniye Fenmen, sanatı, güzelliği Bangladeş'te, 55 yaşında Japonya'da arayan Türk sanatçısı Seniye Fenmen.

Akademi
'ye giriş günlerinin heyecanlı notlarını okumanızı isterim:

‘‘Seniye Hanım, Samsun'da kaldığı yıllarda yaptığı resimlerle tatmin olmamıştı, kendini çok eksik hissediyordu. Çocuklar okuldayken arada kalan zamanda o pekálá Güzel Sanatlar Akademisi'ne misafir öğrenci olarak devam edebilir ve resim bilgisini artırabilirdi. Bir yıl misafir öğrenci olarak devam etti. İlerleyen zamanda, yıllar önce mimar olmayı düşünürken ani bir kararla evlendiği için okuyamadığı Güzel Sanatlar Akademisi'ne otuz dört yaşında üç çocuk annesi bir kadın olarak girme şansını elde edecekti.

(...) Seniye Hanım, 1953'te resmen girdiği Akademi'den dört yıl sonra 1957'de Zeki Faik İzer atölyesinden başarıyla mezun oldu. Aslında bu yıllar çok yoğun mücadele ile geçti.’’

Yurtdışına gidince sabahlara kadar çalışır, hele Japonya'da bu ülkeye 55 yaşında gelmesine hayret ederler. Gazetelerde yayımlanan röportajlarında her adının geçtiği yerde, parantez içinde yaşı yazılır.

Yurtdışında, kadın-erkek ilişkilerindeki, kadının aleyhine olan konumları tartışır, çünkü sanatçı aynı zamanda bir aydındır.

Seniye Fenmen'in yaşamının anlatıldığı Sayra Öz'ün yazdığı Çağdaş Bilge: Seniye Fenmen kitabında, onun sanat çalışmalarını okuyacaksınız ama Türkiye'deki siyasal karabasanların da izdüşümünün tanıklıklarını bulacaksınız. Gene dayanışma, gene fedakárlık.

Başkalarını dertleriyle, problemleriyle meşgul etmemiş, aksine onların problemlerini çözmüş biri.

‘‘Seniye Fenmen, dostlarını kendi problemleri ile hiç meşgul etmedi yaşadığı sürece. O hep güçlü bilindi. Problemini kendi başına çözdü genellikle. Bazı günler keyif almak için, bazı günler de sorunlarından bir an olsun uzaklaşabilmek için kısa seyahatlere çıkardı. Birileri ile dertleşmenin insanın acılarını çoğaltmaktan başka bir işe yaramadığına inanırdı. Üretmenin ve paylaşmanın yaşamı ne kadar keyifli hale getirdiğini davranışlarıyla öğretti çevresindekilere.’’

Seniye Fenmen,
önemli bir sanatçı, örnek bir aydın, örnek bir cumhuriyet kadını.

Bu saydığım üç özellik, bir kitabın okunmasını zorunlu kılacak üç ana öğe, çünkü bunlar sayesinde aydın olunur ve aydın tanınır diye düşünüyorum.

DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ

Bir Yemek Masalı Sahrap Soysal Doğan Kitap

Absürd Öyküler Kollektif Okuyanus

Arsen Lüpen, Kristal Tıpa Maurice Leblanc Güncel Yayıncılık

Şinasi Bedri Mermutlu Kaknüs Yayınları

Moda ve Gündemleri Diana Crane Ayrıntı Yayınları
Yazarın Tüm Yazıları