Paylaş
Benim kuşağımın çok okuduğu yazarlardan biri de Jack London’dır. İnsanın serüvenleri niçin yaşadığının önemli yanıtlarını onun kitaplarında buluruz. Servet hırsının insanı götürdüğü bataklığı ustaca anlatır. Gerek bireysel yaşamı gerek dönemin sorunları, onun unutulmaz kitaplarını yaratmada etkin olmuştur. ‘Demir Ökçe’ ile ‘Martin Eden’, o kuşağın kitaplığında yer almıştır.
Bazı yazarlar okunmazsa bir dönemin siyasal, toplumsal panoraması, insanları tanınamaz; böylece dünya edebiyatı hakkında bilgimiz eksik kalır. Jack London, bu tür yazarlardan biridir.
Serüvenci, sosyalist
Yordam Edebiyat’ın çıkardığı 10 kitaptan oluşan ‘Jack London Seti’nin çevirmeni de, yıllar önce yayınevi yönetirken birçok çevirisini okuduğum Mete Ergin. İyi bir çevirmenin kaleminden çıkmış olduğunu gösteriyor, okura güven veriyor.
Mete Ergin (1934-2015), Robert Kolej’i bitirdi, Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Filolojisi bölümünde eğitim gördü. Birçok önemli yazarın kitaplarını dilimize çevirdi.
Jack London’ın kitaplarının başında Yeşim Dinçer’in ‘Yazar, Serüvenci, Sosyalist’ başlıklı yazısı yer alıyor: “Jack London’ın bugün hayranlıkla okuduğumuz romanları ve kısa öyküleri, hareketli geçen yaşamından güçlü izler taşır. Geçimini sağlamak için çocukluğundan itibaren verdiği mücadele, kendi kendini eğitmek üzere kitaplara dört elle sarılması, sahip olduğu keskin gözlem yeteneği, onunla aynı kuşaktan bir başka realist yazarın, Gorki’nin yaşamıyla karşılaştırılabilir ancak.
Jack London, 12 Ocak 1876’da talihsiz koşullarda dünyaya gelmiştir. Onun dünyaya gelişi, kapitalizmin ilk büyük krizini yaşadığı ve tarihe ‘Uzun Bunalım’ (1873-1896) adıyla geçen döneme denk düşer.
Bir kitabında şöyle yazıyor: ‘Ben dünyaya yoksul gelmiştim. Yaşamım yoksulluk içinde geçmişti. Zaman zaman aç kaldığım olmuştu. Bütün yaşamımca ne bir oyuncağım olmuştu ne de başka çocuklar gibi oyun oynamıştım.’
Hayatını okuduğunuzda günde sadece beş saat uyuyan, dünyayı dolaşan bir kişinin portresini görürsünüz.”
Distopik roman türünün öncüsü
Dinçer, onun siyasi inancının romana yansıyışını şöyle yorumluyor: “Yakında yükselecek olan faşizm dalgasına ilişkin kâhince öngörüler içeren ‘Demir Ökçe’, distopik roman türünün öncüsü olmuştur.”
Jack London’ı yeniden okumak, siyaset-inanç-edebiyat üçlüsünün ilişkileri konusunda aydınlatır.
Paylaş