Paylaş
Perşembe-cuma günü İzmir’deydim.
İki sergi gezdim, biri Arkas Sanat Galerisi’nde Picasso sergisi, diğeri Folkart Gallery’de Selim İleri-Ali Kotan birlikteliği çalışması.
İzmir’e ben yıllar önce fuardaki bir etkinlik için gittim. Fuar zamanında bir de gazinolarda programlar vardı.
Yıllar sonra İzmir’e Hürriyet Yayınları yönetmeniyken de Halikarnas Balıkçısı’nın kitaplarının basılması için gittim. Çok küçük ölçekte kitapçılar vardı, bazılarını şimdi gezdim, yıllardır kitap için nasıl çalıştıklarını gördüm.
İzmir’in ilçelerinde ise her aradığımızı bulacağımız kitaplardan eser yoktu.
Şimdi olduğu gibi kitap ekleri hayal bile edilmezdi.
Çeşme’de, başka yerlerde en çok satan dergiler fotoroman dergileriydi.
Magazin dergilerinin arka kapaklarındaki reklamı unutmam, zamanında bir yazı da yazmıştım. Hanımlar erkeğinizin şampuanını siz seçin diye.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Piriştina döneminde İzmir üzerine kitaplar yayımlanırdı, bunların devam etmesini öneriyorum.
İki önemli sergiyi gezerken, bu çalışmaların bir kente nasıl bir güç verdiğini görüyorsunuz. Bu iki büyük serginin yanı sıra başka küçük sergiler de var, gençler de onlarla ilgileniyor.
Hatta bir yıl Mehmet Güleryüz, gençlerin eserlerini değerlendirmiş, onlardan bir sergi açılmıştı.
Böyle kentlerin bir şehir kataloğu çıkarması gerekir, her zaman tekrarlarım o kentte yaşayan, orada yazan, orada yaşamayıp da bir süreyi orda geçiren insanların kitabı yapılmalı.
İzmir’de çok değerli yazarlar, şairler var, böyle bir kitapta yer alacak düzeydedir onlar.
İzmir denince akıma gelenlerden biri de çok sevdiğim besteci Yusuf Nalkesen’dir, benim Zeki Müren’le dostluğumu pekiştirmiştir.
İstanbul’a geldiğinde beraber olurduk.
İki serginin de açılışı görkemli oldu, çünkü bir yerin sakinleri sanat etkinliklerine sahip çıkmazsa yaşamıyor. İzmirliler yaşatıyor.
Çeşme’de geçen yıl Murat Karahan’ın Zeki Müren Şarkıları konserini dinlemiştim.
Çeşme’de yıllar önce büyük bir kitabevi yoktu. Şimdi yazlığa gidenler orayı ziyaret ediyor.
Foça’da bir konuşma yapmıştım, ilgi görmüştüm. Ben bu ilgiyi kendime değil Foçalıların sanata, edebiyata gösterdiği ilgi olarak yorumluyorum.
*
YAZLIK yerlerin kışın sanatsız kalmalarının önüne geçilmeli.
Sanat sadece yazın ilgilenilen bir konu değildir.
Antalya’daki opera ve bale festivali, Bodrum’un birçok yerinde müzik festivalleri, Doğuş’un Bodrum Müzik Festivali, galeriler, Gülsin Onay’ın yönettiği Piyano Festivali başta anılmalıdır.
Ne var ki bunun kışın da değişik ölçeklerde devamı için çalışmalar yapılmalı.
Bu çapta sergilerin olduğu bir kent değildi.
Şimdi ayrıca bir müzik festivali de yapılıyor.
Nejat F. Eczacıbaşı adına bir yarışma düzenleniyor. Bu yıl yarışma türü piyano konçertosu idi, önümüzdeki yıl da viyolonsel konçertoları yarışacak.
İzmir’deki iki sergiyi ayrıntılı yazacağım.
Eğer ziyaret ederseniz iki serginin de kataloglarını almanızı hatırlatırım. Çünkü bu tür sergiler her zaman yapılmıyor, katalogları bu çalışmaları unutulmaz kılıyor.
Ayrıca İzmir’e gittiğim bir yıl Manisa’nın bir köyünde yaşayan Yusuf Atılgan’ı ziyaret için ona telgraf çekmiştim. Yanılmıyorsam Hacı Rahmanlı köyüne gitmek için İzmir’den yola çıkmıştım, ancak öyle bir sıcak vardı ki, Manisa’ya vardığımda bir adım daha atacak halim kalmamıştı.
Yeniden gelemeyeceğimi bildiren bir telgraf çektim, Manisa’daki en yakın otele girdim, uyudum ve tekrar İzmir’e döndüm.
Ben gittiğimde bir AVM açılacaktı, yavaş yavaş bu binalar oraya da yayılıyor.
*
İKİ sergiye sıra gelecek.
Paylaş