İyi parantezine alınmış bir Ahmet Oktay yazısı

İYİ bir şair, iyi bir yazar, iyi bir dost.

Haberin Devamı

Bunca üstün hasletin bir arada bulunduğu ender kişilerden biriydi Ahmet Oktay. Edebiyat, sanat, hele şairlik gibi özelliklerin toplandığı insanlar genellikle bencil olurlar ve kendi eksenlerinde dönüp dururlar. İstisnalardan biri oydu. 

Ahmet Oktay için çok yazdım, bir eleştirmen ancak doğru seçimiyle kalır. O açıdan da Ahmet Oktay’a teşekkür borçluyum. Onunla ilgili son yazım, Hece Yayınları’ndan çıkan ‘Ahmet Oktay Şiiri’ adlı kitap üzerineydi. Ahmet Oktay’da şairlik önce gelir. Şiirini besleyen sadece edebiyat değildir. Felsefeden psikolojiye, edebiyat eleştirisine kadar birçok kaynağın izdüşümü şiirinde vardır. Bütün bu çeşitli tür ve kaynaklardan gelen birikim, şiirselliğe müdahale etmemiş, şiirin özgürlüğünü yok etmemiştir. Dahası onun şiirini hemen tanımamızı sağlamıştır.
Mersin Edebiyat Ödülü’nü aldığında açıklanan gerekçenin birinci maddesi, bu açıdan önemlidir: “Yaşadığı zamanın tüm insani gerilimlerini, acılarını ve direncini bir büyük toplumsal dönüşüm içinden anlamaya çalıştığı için.” Bazı kişiler için anılar, bir öç alma arenasıdır. Gizli Çekmece başlıklı anı kitabı, onu kızdıranlardan, ona çektirenlerden söz etmeyen örnek bir anılar birikimidir. O kitabın alt başlığını da çok severim: “Basından, TRT’den, bohemlerin ve edebiyatçıların dünyasından hayatı hakikiye sahneleri.”

 

* * *

 

Haberin Devamı

YAZIMIN bir bölümünü tamamladıktan sonra, çok sevdiğim Gizli Çekmece’nin bir dipnotunu yazıma almak istedim. Bu yazının bir ölümün ardından ağıt olmasını düşünmedim.
Ne yazmıştı? “Okur bu kitapta, bir yerden sonra ‘rahmetli’ sözcüğünün kullanılmadığını fark edecektir. Metnin, bir ‘mezarlıktan’ geçiliyormuş izlenimini vermemesini istedim. Herkes yaşıyormuş gibi varsayılsın istedim. Ölmüşleri, yanı başımızdaymış gibi anımsayalım.”
Bu vasiyetini belleğime yazdım sevgili Ahmet!
Her iyi şairin şiir hakkındaki yazıları kayda değer bulunmayabilir. Ama söz konusu Ahmet Oktay’sa bu tartışma geçersizdir. Gerek kendi şiiri gerek şiir üzerine genel yazılarının toplandığı “İmkânsız Poetika”yı okuyun.
Şiirlerini topladığı; “Kaç Kişiyiz Kendimizde”nin başındaki “Bütün Yapıtları İçin Sunuş”tan bir-iki satırı paylaşmak istiyorum:
“Söylemeliyim: Kendimi öncelikle şair saydım. Şiir yaşamım boyunca öncelikliydi. 50 yıldır yazıyorum, başta da belirttiğim gibi. Dostlar da kazandım, düşmanlar da. Bulduğum ne yitirdiğim ne; hâlâ kesinlikle bilmiyorum. Tek söyleyeceğim şu: Mutlu oldum. Bunu söyleyebilmek bile yeterli.”
Ahmet Oktay, Toplumcu Şiir’in nasıl yazılacağını şaire de, okura da ustalıkla öğretmiştir. Mektupları biriktirmenin anlamsızlığını, öfkelerin, düşmanlıkların edebiyat tarihine bir yararı olmadığını belirtir. Yürekten katıldığım bir görüş. “Emperyalizm, Roman ve Eleştiri”, “Popüler Kültürden TV Sömürgesine” ve “Toplumcu Gerçekçiliğin Kaynakları” adlı diğer kitaplarındaki yazılar da, zamana direnmiş, bugün de o konuda başvurulması gereken kitaplar.
Kitapları ‘Bütün Yapıtlarına Doğru’ başlığıyla İthaki Yayınları tarafından yayımlanmıştı. Onu yeniden okuyun, daha önce okumayanlar için bir tavsiyede bulunacağım: CNR’daki Kitap Fuarı’nı ziyaret etsinler, 3. Salon E08’deki İthaki Yayınları standına uğrasınlar ve yayınevinden çıkan Ahmet Oktay kitaplarını alsınlar.

 

* * *

 

Haberin Devamı

AHMET OKTAY da anılarda ve yazdıklarında yaşayacak artık.
Bir sevgi notu: Sevgili Tülay, devrilen TIR’dan uçup kurtulan papağanlar, güneş batarken Göztepe’de gene sana görünecekler, oradan da Ahmet’e gidecekler.

Yazarın Tüm Yazıları