Paylaş
Erol Akyavaş Retrospektifi’ni gezerken, bir ressamın ustalığının izinde kültür tarihimiz üzerine de düşüneceksiniz.
Doğu-Batı’nın aynı coğrafyada yaşandığı bir ülkenin sanatçısı bu ikileme bir bakış açısı sağlamak zorundadır. Hat sanatından din ulularına kadar geniş bir kültür birikiminden de uzak kalamaz.
Erol Akyavaş, bu gerçeği keşfedip, bunun doğrultusunda etkileyici bileşimlere ulaşıyor.
Değişik dönemlerde, ustalığın kalıcı kuralları devam ederken, konu, üslup çeşitlemesi, serginin dinamizmini sağlıyor.
Böyle sergilerin önemli yanları; eserleri sergilenen sanatçının bütün yönleriyle, kişiliğiyle, sanatıyla tanınmasını mümkün kılar.
Sergiyi gezdikten, katalogdaki incelemeleri okuduktan sonra hem Erol Akyavaş’ı öğreneceksiniz, hem kültür gelgitleri arasında bir sanatçının vardığı çözümü göreceksiniz.
İki kültür arasındaki bağı/çağrışımları belleğimde bir film şeridi gibi yaşarken, birden, onun Doğu, Doğu’ya Karşı çalışması aklıma geldi.
Erol Akyavaş, Doğu’yu unutmaz Batı’yı da anımsatırken bir jilet sırtında büyük ustalara özgü bir sonuca ulaşıyor. İkisinin de rengi var, ikisi de birbirini ezmiyor.
Oya Eczacıbaşı, Sunuş’ta sanatçının biricikliğini belirtiyor: “Ressam, mimar, fotoğrafçı Erol Akyavaş için resim, kendi ifadesiyle ‘yaşamın izdüşümü, bir simyagerin altın tozuyla bulmaya çalıştığı öz gibi mucizevi bir şey’ idi.
Erol Akyavaş, hep ilgi duyduğu mistisizmle, düş ve gerçeğin, görülen ve görülmeyenin sentezlerini oluştururken yapmak istediğini, ‘gazel formuyla modern şiir yazmak’ diye nitelendiriyordu.”
* * *
SERGİNİN başarılı küratörü Levent Çalıkoğlu, Erol Akyavaş’ın Binbir Yüzü yazısında, Erol Akyavaş’ın kültürel coğrafyamızdaki konumunu saptıyor:
“Akyavaş’ın doğduğu coğrafya klişeleşmiş bir söyleme ‘Doğu-Batı ekseninde bir köprü’ olmanın olumlu-olumsuz neden ve sonuçlarıyla damgalanmıştır. Bu durum İslam’ın karşısında Hıristiyanlık, barbarlığa karşı medeniyet, göçerliğin karşısında yerleşiklik gibi birbirine zıt coğrafi ve kültürel olgular doğurmuştur.
Doğu ile Batı’yı eşzamanlı tecrübe etmek ve bunu tek bir düzlemde yansıtabilmek, yalnızca görsel sanatlarda değil, her alanda sancılı olmuştur. Erol Akyavaş bunu, sentezlemeye girişmeden, Doğu ve Batı’nın resimsel öğelerini geniş bir çeşitlilikle yorumlayarak gerçekleştirmiştir. İlgilendiği meseleleri ihtiyaç duydukları ölçüde yeni ilişkilerle canlandırmıştır.”
Birnur Temel, Labirente Pek Az Kişi Girer yazısında son dönem çalışmaları üzerine şöyle diyor:
“Erol Akyavaş’ın son dönem baskı çalışmalarına verdiği isimler, çelişkili ifadelerden oluşur. Hem Batın Hem Zahir, Hem Evvel Hem Ahir, Putlaştırılmış Ölü Adam, Sonsuzluğu Umarken Adı Unutulan Put veya Mana Gerek, Dava Gerekmez gibi çalışmaların temelinde açıklık ve gizlilik, geçmiş ve gelecek, sonsuzluk ve ölümlülük, bilinç ve niyet gibi varoluşun ve bir öz meselesinin şekillendirdiği ikilikler bulunur.”
Kataloğun sonundaki, bilgi ve belgenin yer aldığı, hayat çizelgesini de çok beğendim.
Sergiden bunları görün diye bir seçme yapamayacağım. Çünkü hepsini görmek, gelişimi, çeşitlemeleri seyretmek daha anlaşılır kılacaktır eserleri. Hem bir bütün içinde hem tek tek...
Akyavaş’ın eserlerine elbette resim diye bakıyorum, ama bunun ardındaki kültür haritasını da görmezlikten gelemiyorum. Sanatçı, bütün kültür adalarını, içinde ruhani ve dini olmak üzere insanın bulunduğu her alanla ilgilenmiş. Sanatın çözümsüzlüğü ya da sergiyi gezene tanıdığı özgürlük bu sergiyi daha da ilgi çekici kılıyor.
* * *
BİR hafta sonunuzu bu sergiye ayırın, düşünerek, hissederek gezin.
Paylaş