Paylaş
Özkök, sanat-edebiyat dünyasından birçok kişinin fotoğrafını çekti.
Onun arşivinde bulunan, hem dünyadan hem de Türkiye’den çektikleri birkaç kez kitaplaştı.
Feridun Andaç’ın yönettiği Dünya Yayınları’ndan çıkan kitabın adı ‘Portreler–Türk Edebiyatına Dönemsel Bakış’tı. Fotoğrafların yanında biyografi de yer alıyordu.
Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığı yıl İsveç’e gittiğimde editörü Feridun Andaç’la evine gitmiştim.
Duvarlarında çektiği fotoğraflar duruyordu.
Özkök, şairdi de. Şiirlerini ‘İçimizdeki Sıla’ başlığı altında yayınlamıştı.
Osman İkiz’in, ‘Rüzgârların Yolunda, Fotoğraf Sanatçısı, Şair Lütfi Özkök’ kitabı da onu tanıtan önemli bir çalışma. Osman İkiz de, İsveç’te yaşadığı için Özkök’ü yakından tanıyordu. İkiz’in kitabı Lütfi Özkök hakkında bir çok ayrıntıyı içerdiğinden onu tanımak için okunulması gerekir.
Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi’nden daha önce de aşağıdaki albümler yayımlanmıştı:
Şakir Eczacıbaşı
Ara Güler
Ozan Sağdıç
Sami Güner
Sabit Kalfagil
İzzet Keribar
Ersin Alok
Yıldız Moran
Ergun Çağatay
İbrahim Zaman
Listedeki fotoğraf sanatçılarını tanıdım, onların fotoğraflarını gördüm. Görsel beğenimi arttırdıkları, fotoğraf sanatının inceliklerini tanıttıkları için aramızdan ayrılanları rahmetle anıyorum, yaşayanlara da uzun ömürler diliyorum.
Şakir Eczacıbaşı yakın dostumdu, birlikte kültürel çalışmalar yaptık. Ara Güler de arkadaşlıklarım arasında seçkin bir yere sahipti. Ergun Çağatay, Ayazpaşa’da komşumdu, sergilerine gittim, kitaplarını yazdım. Yıldız Moran, Özdemir Asaf’ın eşiydi, evlerinde Özdemir Asaf çalışmaları yaptım.
Bu kadar iyi fotoğraf sanatçısının eserlerini görmenin bana neler kattığını uzun uzun yazmam gerekir, benim gibi türler arası etkileşime inanan birinin düşüncelerini tahmin edersiniz.
*
ÖZKÖK albümünün başında Merih Akoğul’un ‘Yeryüzünde Bir Şair Fotoğrafçı’ incelemesini okuyacaksınız:
“Nesnelere ve mekânlara düşen ışık her zaman aynıydı ama fotoğraf teknolojisindeki gelişmeler, özellikle daha aydınlık objektiflerin varlığı ve duyarlı yüzeyde kimya yolu ile kat edilen aşamalarla fotoğraf yaşamın içinde daha fazla yer aldı.
Artık insanlığın elinde dünyayı görsel olarak kayıt eden harika bir enstrüman vardı ve tek gereksinim, olan biteni belgeleyecek iyi fotoğrafçıların sahneye çıkmasıydı.
Lütfi Özkök, işte tam bu dönemde, 20. yüzyılın ortasında, dünya birçok şeye gebeyken ve Avrupa’da savaş rüzgârları eserken, fotoğraflarını çekmeye başladı.
Önce Özkök’ün ihtiyaçtan dolayı amatör olarak ürkekçe başladığı fotoğraf, kısa bir zaman sonra onun gördüğünü gösterdiği, yaşamın içinde akan şiiri, yüzler üzerinden anlatma tutkusuna dönüştü.
Şairliğini, bir başka disipline, fotoğrafa ustaca taşımayı bildi. Artık elindeki fotoğrafçı yeteneğiyle, yüzler üzerinden dünyayı kucaklamaya hazırdı.”
Akoğul, şairliğiyle fotoğrafçılığının nasıl birleştiğini de belirtiyor.
Merih Akoğul’un Lütfi Özkök’le yaptığı söyleşi de onun fotoğraflarının dünyasına daha bilerek girmemizi mümkün kılıyor.
Hangi dostları Lütfi Özkök’ü yazdı:
Hüsamettin Bozok
Melih Cevdet Anday
Oktay Akbal
Hasan İzzettin Dinamo
Demir Özlü
Albümün sonunda fotoğraflarla özgeçmişi yer alıyor.
*
YAZIMI, Özkök’ün Oktay Akbal’a ithaf ettiği, ‘Mültecinin Ağıtı’ şiirinden dizelerle bitirdim:
“Bir Baltık yelinde unutmuş saçlarını
Çevresinde bilmediği yüzler, sular, orman
Umut, Lapon çiçekleri gibi saydam, kokusuz
Umut, karlı dalda sallanan son yaprak
Orda köprüler, kuş tüyünden köprüler
Kıyılarında bir Van Gogh güneşi
Daracık sokakları yıkayan çan sesleri
Hasatlar, petekler, bakire beyazı geceler
Bir Baltık yelinde unutmuş saçlarını
Şapkası bir İsveç kanalında yüzmekte
Sararan mevsimler üstünden bir el
Kayan bir yıldızın yelesini okşamakta”.
Paylaş