Paylaş
Oysa tatil günlerinde önce mahallemizi, sonra semtleri tanıma gezileri yapmalıyız. Şimdi bir çok turizm kuruluşu İstanbul’u tanıtmak için geziler düzenliyor. Suriçi’nden başlayıp Pera’yı (Beyoğlu), Boğaz’ı bir bilenle gezersek oranın tadına varırız.
Böyle bir iddia olur mu bilmem ama Sirkeci’ye uğramayan, Hamidiye Caddesi’nden geçmeyen bir İstanbullu olacağını tasavvur edemiyorum.
Cağaloğlu’nda çok çalıştığım için tarihi yarımadanın önemini bilirim, binalarını da tanırım.
İstanbul’da yaşayan, İstanbul’u ziyaret eden, yerli ve yabancı herkesin okuması, kitaplığında bulundurması gereken bir kitap yayımlandı.
Mehmet Nermi Haskan’ın yazdığı ‘Hamîd-i Evvel Külliyesi ve Çevresi’.
Kitabı yayımlayan İstanbul Ticaret Borsası’nın Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz’un gerek kitabın başında yer alan yazısı, gerek gönderdiği mektubun içeriği, eserin serüvenini anlatması bakımından çok önemli. Bu yazı arşiv çalışmalarının da önemini hatırlatıyor.
Yazıdan bir bölüm:
“Hamidiye Medresesi, İstanbul’un gizli hazinelerinden biridir. Bu yüzden adını verdiği Hamidiye Caddesi’nden geçerken bile fark etmek çok zordur. Belki de içerisindeki mektep, imaret, sebil ve çeşmeler ortadan kalkınca cadde üzerindeki dükkânlar ve yüksek katlı binalar arasına saklanmıştır.”
Mehmet Nermi Haskan’ın Önsöz’ünde külliyenin özelliği şöyle özetleniyor:
“Hamîd-i Evvel Külliyesi bir bakıma, Yeni Câmi Külliyesi’nin tamamlayıcısıdır. Sultan I. Abdülhamîd burada câmi yaptırmaktan vazgeçerek Yeni Câmi’nin eksikliklerini tamamlamak istemiş ve bunun için de Yeni Câmi Külliyesi’nde bulunmayan medrese ve imareti yaptırmıştır.”
Önsöz bir teşekkürle bitiyor:
“Bu eserin hazırlanması için beni teşvik eden İstanbul âşığı Sayın Çelik Gülersoy Beyefendi’ye de sonsuz teşekkür ederim.”
*
İLK yazı Hâmid-i Evvel Külliyesi’nin yeri:
“Külliye, Bahçekapı’da, Hamîdiye Caddesi, Hamîdiye Türbe Sokağı, Yeni Postane Caddesi ve Şeyhülislâm Caddesi ile çevrili alandır.”
Büyük Postahane’nin ve şimdi Türkiye İş Bankası Müzesi olan binaların tarihini, mimarlarını öğrenmek, yaşadığımız kente olan borcumuzu ödemenin bir bölümüdür.
Bahçekapı da çocukluğumda geçtiğim, tanıdığım semtlerdendir.
Orada tramvaylar dururdu, hanlar vardı, yağcıların bulunduğu dar sokaktan da Eminönü’ne geçilirdi.
Bazı kurumlar zaman içinde bozuldu. İmaret de bunların başında gelirdi.
İmaret Düzeninin Bozulması’nda Haskan bu çöküşü anlatıyor:
“Sultan I. Abdülhamid’in ve bilhassa oğlu Sultan II. Mahmud’un 1839’da vefatından sonra bu güzel müessese gitgide kuruluş gayesinden uzaklaşmış ve birtakım kimselerin geçim yeri olmuştur.
Muayyen zamanlarda yapılan fodlalar, çorbalar, aşûreler, pilavlar ve zerdeler satılır hale gelmiştir.”
Kötü yönetim yüzünden kapatılan imaretlerde günde otuz binden fazla insanın karnı doyuyordu.
Hamid-i Evvel Kütüphanesi’nde neler vardı? Oraya kim/kimler kitap vakfetti?
Arasta Çarşısı’na ne oldu?
Başka kaynaklardan da öğrendiğiniz saray entrikalarının tarihini Sultan IV. Mustafa bölümünden okuyabilirsiniz.
Hamid-i Evvel Külliyesi Haziresi’nde gömülü olanların da adları bu kitapta yer alıyor.
Mehmet Nermi Haskan’ın kitabı, bir külliye çevresinde o dönemin tarihini anlatıyor.
İmparatorluğun siyasi tarihine de değinmiş oluyor böylece.
*
İSTANBUL Ticaret Borsası’nın bu çalışmasını çok beğendim. Özellikle tarihi bir binada oturanlar, orada çalışanlar, içinde bulundukları mekânın tarihini yazdırmalıdırlar. Bu açıdan her kurumun bunu yapmasını öneririm.
Paylaş