Paylaş
Biz acaba yeterince kütüphaneleri kullanabiliyor muyuz? Hayır.
Çünkü gerek duyduğumuz kitabı alıyor ya da fotokopisini ediniyor ve kütüphanenin işlevinin bittiği kanısına varıyoruz.
Oysa, kütüphanede bir kitaba bakarken, o bizi başka kitapların yolculuğuna çıkarır, bir kitaptan yola çıkarak, incelediğimiz, araştırdığımız konunun bilgi yüzölçümünü artırırız. Çünkü raflara baktığımızda, yeni çağrışımlar, yeni bakış açıları kazanırız.
Sadece internette sörf yapılmaz, kitaplar, kitapla dolu raflar, yazılı kaynaklar arasında da sörf yapılır.
Kütüphaneci de sadece mekanik işler yapan bir kitap robotu değildir.
Bizi istediğimiz bir kitaptan diğer kitaplara götüren bir rehberdir. Yalnızca bilgisayara bakıp “var” ya da “yok” diyen biri değildir.
O konuda yayımlanmış birçok kitabı da belleğinde tutan bir bilgi rehberidir. Öyle olmalıdır.
Tanıdığım kütüphanecilerin, benim kitap bulmamda, bilgi bağlantılarımı kurmamda nasıl yararlı olduklarını anımsadıkça, yaşayanlara ömür, aramızdan ayrılanlara da rahmet diliyorum.
Kütüphane müdürleri, yöneticileri birer hafızü’l-kütüp idiler. Kartotekse bakmadan -o zaman bilgisayar yoktu- bir konuda size adeta bir bibliyografya verirlerdi.
İkisini özellikle anmalıyım: Üniversite Kütüphanesi Müdürü Nurettin Kalkandelen ile Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürü Muzaffer Gökman.
Bazı okurlarım, çocuklarının kitap okuması girişimlerine, bazı öğretmenlerin şu görüşü ileri sürdüklerini e-postama bildiriyorlar.
“Kitap devri geçti, internette her bilgiyi bulabilirsiniz. Gir tabletinden internete, kütüphaneye gitmeye gerek yok.”
Bu açıklama doğru mu?
* * *
HAYIR.
Size bazı örnekler vereceğim. İnternetteki bilgilerin yazılı kaynakla sağlaması yapılmadıkça, eksik ve yanlış bilgiler girdabını düşebilirsiniz. Bilgilerin kaynağında yanılabilirsiniz.
Yıllar önce, internet sitelerinde ünlü Nobelli yazar Gabriel Garcia Marquez’e ait olduğu söylenen bir Veda Mektubu dolaşıyordu.
Ben, ajansını bularak bunun doğruluk derecesini sordum, ajansı böyle bir mektubun olmadığını, sahte bir metin olduğunu söyledi.
Hürriyet dışında birçok gazetede bu sahte Veda Mektubu yayımlandı.
Bir zamanlar, yine internette Behçet Necatigil’e ait oyduğu söylenen iki dize çok ilgi görüyordu:
“Madem ki çaresizsiniz,
Çare siz/siniz.”
Aldanabilirdiniz, çünkü onun bazı şiirlerinde kesme kullandığını iyi bir şiir okuru bilir.
Belleğimde de, yazılarında da onu bulamadım, araştırdım kitaplarına baktım. Hatta kızı, öykü yazarı Ayşe Sarısayın’a bile sordum, iz süre süre gerçek şairine ulaştım.
Şiir, Metin Üstündağ’ındı.
İnternetin önemini, işlevini yadsımıyorum, yoksa çağımın gerisine düşerim.
Eskiden dinlediğim bir CD’nin long play’in bestecisi, icracısı hakkında bilgi edinmek için uzun uğraşlar verirdim. Şimdi bir tuşla bu bilginin en ayrıntısına ulaşıyorum.
Benim söylediğim, yazılı kaynakla sağlamasını yapmayı unutmamanız.
* * *
MUTLAKA bir kütüphaneyi ziyaret edin, havasını soluyun, huzuru içinizde hissedin, bilgi dünyasının yazılı zenginliğini görün, ne demek istediğimi yerinde anlayacaksınız!
Paylaş