Paylaş
Beşiktaş Çarşısı'nda Artun Ünsal, ben, İhsan Yılmaz ve Ertuğrul Balıkçıoğlu, bir röportajın keyfini çıkarıyoruz.
Bugün hepimiz doğma büyüme Beşiktaşlıyız. Akşam nevalesini düzmeye çıkmış birer orta halli aile babası gibiyiz. Dev yapılar yerine, eskiden günümüze mimari bir çizgi çeken taş binalar. Üstü ikametgah, altı yiyeceğin her çeşidinin teşhir edildiği kepenkli dükkanlar.
Karanlık bastığında hepsi indirilecek, evlere dönülecek.
Seyre çağırdı bugün Beşiktaş bizi.
Yeni moda giyim mağazalarında hep pop çalınır, rock melodileri yırtar kulağımı. Beşiktaş'ta bir elbise dükkanındaki açık kapıdan arabesk kaplıyor sokağı. İlk kez arabeski seviyorum, mekanını, dinleyicisini bulduğu için.
Ey tutarlılık, sen ne yüce bir kavrammışsın, şimdi anladım.
Erciyes Pazarı'ndan alışveriş etmeden çıkamadım doğrusu. Sattıklarının hikayesini dinlemenin ayrı bir zevki var, damaktan öte kulağın da hakkını vermeyi adet edinmişseniz tabii.
Eski semtlerin şiiri vardır, yeni semtlerin nesi var, bir türlü bulamadım. Geçmişi olmayan mekanların estetik öksüzlüğü ne hazindir. Büyük alışveriş merkezlerinin buzullaşmış ilişkilerine karşılık, burada satıcıyla yiyeceğin lezzetini bölüşürsünüz.
Malkara Kaşarı'nın tadına bakarken, kartona tükenmez kalemle yazılmış duble zeytinin üzerine bir de Siyah İnci eklenmiş. Demir üstüne yazılmış kişiliksiz rakamları düşününce, bir kış akşam üstüsünün ürpertisi geçiyor içimden.
Esnaf sisteminin, esnaf dostluğunun havasını teneffüs etmek, eski İstanbul'u çağrıştırmak için Beşiktaş'a uğramak yeter. Sanal Beyoğlu nostaljilerinden kurtulursunuz. Herkesin elinde bir sepetle, demir arabalarla eşitlendiği, kişilik farklarının törpülendiği mekanlarda, tezgahtara kaşar nerden geldi sorusunu sorsam, nasıl da yüzüme aval aval bakar, deli zanneder seni, kendi zevksizliğini sorgulayacağına.
Sanırım bu çarşıda, lonca sistemi de yaşıyordur. Yeni gelenler ustalarına saygıda kusur etmiyordur.
Ben marketler yerine dükkanlardan alışveriş ederim, biraz şikayet, biraz övgü, biraz teşekkür, biraz güç beğenirlik. Akrabaların biribirine tahammülü gibi bir şey.
***
Beşiktaş Çarşısı'ndaki hazzım başka çarşılarda tükeniyor.
Beşiktaş'a yakın bir hane-i viranı olan Nedim'den sonra Beşiktaş deyince Behçet Necatigil düşüyor aklıma.
Acaba bir gayret etsek de Camgöz'e tırmansak, onu da ziyaret etsek mi? Duvarlara yapıştırılmış küçük hatırlatma notları duruyor mu?
Sevgili Adalet Ağaoğlu ve Halim Ağaoğlu ile birlikte Çarşıdaki meyhanede buluşmuştuk. Meyhanenin önü çarşı.
Sofrada bir eksik gedik oldu mu, hemen bir garson veya komi kapıdan fırlayacak, sofrayı zenginleştirecek. Öyle gelirdi bana.
Biraz gravyer, bir ekşi elma. Can eriği ya ada papaz eriği. Ananas ile avokado istemeyin, dalga geçerler.
***
Arada bir eski semtleri, semt çarşılarını dolaşın, İstanbul'da yaşadığınıza kendinizi inandırın.
Paylaş