ONAT KUTLAR'la bir gün Georges Bizet'nin Carmen operası üzerine konuşuyoruz. Bir yandan kara plak dönerken biz de ruh izlenimlerimizi iletiyoruz birbirimize.
Uvertür sırasında, neden bir anda içimizi bir hüznün kapladığını sorduk birbirimize, sonunda şöyle bir sonuca vardık:
Neşeli görünen, bizi şenlendiren müzik, bir hüznü haber veriyordu sanki.
Cevat Çapan'ın şiirini okurken yıllar önceki bu dost sohbetini anımsadım.
Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz'daki şiirlerini okurken, onun şiirinin vardığı noktada, Samih Rifat'ın deyimiyle erinç'i buluruz.
Yalın şiirlerin etkisi derindir. Çünkü bence şiirde en zor edinilen iş yalınlıktır, Cevat Çapan da, Türk şiirini, dünya şiirini okumuş, çevirmiş, özümlemiş ondan sonra şiir yazmıştır.
Yolculuklar hem sevinçlerin tutanağıdır hem de hüzünlerin. Buluşmaların, ayrılmaların, unutuşların, aramızdan ayrılanların, anımsananların.
Şiirinin hem gerçek coğrafyası hem imge alanı çok geniştir. Boydan boya Fransa'yı geçerken birden Kars imgesiyle güzergáhınız değişir.
Melih Cevdet Anday'a 80. Yaş Kutlaması'ndan dizeler bu yorumuma okurun da katılmasını sağlayacaktır:
'Ne güzel yolculuktu, aklımdan çıkmaz-/ Oysa unuttum nice yolculukları-/Trenle boydan boya geçmiştik bütün Fransa'yı,/ Dağların yamaçlarında açan çiçekler, Ovalarda sabahın dağılmaya başlayan sisi,/ Yol alıyorduk dar saatlerinde zamanın.
.....
Yaz yağmuru bu, aldırma yeğen!/ At üstünde Kars'a yaklaşıyoruz,/ Yağmur değil, yıldız yağar/ Temmuz gecelerinde gökten!'
Cevat Çapan'ın şiirlerini okumanızı istememin nedenlerinin başında, doğuyu-batıyı bilen bir şairin, bunları göstermeden, ben biliyorum böbürlenmesini hissettirmeden iyi şiir yazması geliyor.
Hemen hemen dünyanın bütün iyi, ünlü şairlerini dilimize çeviren bir şairin, Türk şiir geleneğini de bilerek yazdığı şiirler, herkese şiiri sevdirecek yalınlıktadır.
Ülkü Tamer'in şiirin yalınlığı üzerine yazdıklarını okuyup, çok sevmiştim. Şiiri zor anlaşılır hale koyma çabasını bazen anlamıyorum.
Cevat Çapan'ın yolculuk kavramını, çeşitli okurlar, çeşitli biçimde algılayabilirler. Benim için onun yolculuğu hem gerçek bir yolculuktur, hem de anılar ve tarih içinde, bir şiir yolculuğudur.
Eski Günler Artık Uzak Bize'de, bir şiir gezgininin, gene geniş perspektifinin örneği çıkar karşımıza:
'Abidin ve Güzin'le buluşup Lido'daki bir otele geçişleri./ Visconti'nin Leopar'ı oynuyordu bir açıkhava sinemasında./ O günlerde çekilmiş bir fotoğrafta dördü de/ otelin bahçesinde, Mühürdar'dan Sarayburnu'na bakar gibi/ bakıyorlar Lido'dan San Marco'ya.'
Onun şiirlerinde, dünya şairlerinin dizelerini bulabilirsiniz, onlarla kendi dizeleri bir arada oluşturur iyi bir şiiri.
Sanki modern bir yapının içindeki tarihi eser gibidir bu uyum.
Cumhuriyet gazetesi Kitap Eki'nde yayınlanan (7 Şubat 2002) konuşmasında buna değiniyor:
'Pek çok yabancı, ama daha çok da yerli şairi, ağabey, abla, küçük kardeş saydığımı söyleyebilirim.'
Gerçek kişiler, anılar, görgü tanıklığı, bunca yaşanmışlık, onda öylesine iyi bir şiire dönüşüyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz.
Şiir budur, diyorsunuz bir dostu, bir şairi, bir dizeyi yazmak.
O şiir sizin yaşamınıza sevinç getiriyor,'erinç'e kavuşturuyor ama hüznü de hep hissettiriyor.
Şiiri müziğin usul usul etkilediğini, bir dizeyi okurken yazının ötesinde bir ses de duyduğunuzu farkedersiniz Cevat Çapan'ın şiirinde.
Belki bir peşrev, belki bir türkü, bir şarkı.
Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz kitabının en sevdiğim bölümü Yol Defteri, bir şairin tuttuğu zamansız günlük, bir şairin papirüse kazılmış imge yolu. Kendinden başka herkesin kaybolduğu. Hoşuma gider. Şiir üzerine yazıları, şairin noktalaması.
Bugünkü yazımda da Sıradan Bir Gün bu görevi üstlendi:
'Buraya,denizi gören bu dağlar eteğine/ dilimde unutulmuş şarkı sözleri,/ kulağımda su sesi, suların sesi,/ rüzgára sarınıp geldim.
Ağaran gün, kararan geceyle,/ kirazın kızarma hızıyla geldim,/ bir uzun havayla çok uzaklardan/ can havliyle/ bu tutuk dil çözülsün diye/ bekledim.'