Paylaş
“Radyo ve televizyonda hoş ve boş konuşacaksın.”
Ne zaman radyoyu veya televizyonu açsam bu sözü anımsarım.
İçi boş konuşmalar karşısında saatlerce oturan kişilerin ruh halini de bir türlü anlayamam.
Demek ki yapacak daha önemli bir işleri yok.
Leon Fletcher’in ‘Konuşma Sanatı/ Etkili ve Güzel Konuşmanın İpuçları’ (*) kitabını okurken, konuşanların bu kitapta anlatılanlara pek de örnek verilemeyeceğini gördüm ve dinlemekten daha da soğudum.
Hele televizyon konuşmalarındaki konuları bir kitaptan okusanız, zamanınızı televizyon karşısında boşa geçirdiğinizi fark edersiniz.
Dün çoğunuz meydanlara inen liderlerin konuşmalarını dinlediniz. Ancak ne öğrendiniz, sorusuna olumlu bir yanıt alacağım kanısında değilim.
Sanırım insan binlerce kişiyi karşısında görünce, ‘şehvet-i kelâm’ın tuzağına düşüveriyor.
Ben kalabalıkları bir ilgi ölçüsü olarak görmem. Neden derseniz, geçmişten bir anımı nakledeyim.
İsmet İnönü bir seçim öncesi Taksim Meydanı’ndan coşkulu bir kalabalığa seslenirken, zamanın İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, İnönü’ye “işte paşam, İstanbul” diyor ve neticede CHP seçimi kaybediyor.
O dönem Ulus gazetesinin İstanbul muhabiri Orhan Birgit de o kürsünün arkasında İnönü’yü dinliyor.
Güzel konuşmanın etkileyici özelliğinin en büyük örneği bence İstiklal Marşı’nın Meclis’te kabul edilişidir.
Meclis’te şiiri Hamdullah Suphi Tanrıöver okuyor ve kabul ediliyor.
Tanrıöver’i tanıdım ve konuşmalarını da dinledim.
Bugün liderlerin konuşmalarından yararlanacağım bir içerik keşfedemedim. Eğer yapılan hizmetler içinde kültüre yatırım yapılmışsa, o kente konser salonu, kütüphane, opera salonu yapılmışsa ilgilenirim. Yoksa o kentteki beledi hizmetler beni ilgilendirmez.
***
BAŞTA liderler olmak üzere, konuşan herkes Fletcher’in kitabını okuduğunda, öğreneceği ne kadar bilgi olduğunu görerek şaşıracaktır. Alçakgönüllü bir biçimde, megalomani kelimesini unutarak, bu bilgileri sindirmeye çalışmalılar. Süsün ardındaki içeriği güçlendirmek gereğini duymalılar.
Yazarın etkileyici unsurlar arasında rakamlar olduğunu belirtmesi, siyasi konuşmalarda en çok rastladığımız konuşma, ikna yöntemidir. Çünkü onları sınamak mümkün değildir.
Konuşanların, konuşmaya alışanların dinleme yetisini kaybettiklerine inanıyorum. Biraz da kendi öz eleştirimi yaptığımda bu sonuca varıyorum.
Konuşma sanatı alanında tanınmış bir yazar olan Fletcher, sonuç alınan konuşma yapılabilmesi için sekiz adıma çağırıyor bizi:
“1. Korkularınızı kontrol altına alın.
2. Konunuzu seçin.
3. Düşünce ve bilgilerinizi toparlayın.
4. Araç-gereçlerinizi organize edin.
5. Konuşmanızın başlangıcını planlayın.
6. Konuşmanızın sonunu planlayın.
7. Konuşmanızın provasını yapın.
8. Konuşmanızı sunun.
Bir tavsiye daha: Dinleyicinizi analiz edin. Meydanlar için değil ama konuşacağınız salona girdiğinizde, bir göz taraması gerekli. Zaman, yöntemleri de değiştiriyor. 1950’li yıllarda bir kimseye ‘Organize olma yetin var’ denilirdi. 1980’lerden sonra bu deyim, ‘Sizinle birlikte hareket edelim’ deyimine dönüştü.”
İrticalen konuşmanın kolay olduğunu sananlara Mark Twain’in sözünü hatırlatalım:
“İyi bir irticali konuşma hazırlamak, benim genellikle üç haftadan fazla vaktime mal olur.”
Platon’un sözüne de dikkat etmeli: “Akıllı insanlar, konuşacak bir şeyleri olduğu için konuşurlar, aptallar ise bir şey söylemek zorunda oldukları için konuşurlar.”
Fletcher’in yapıtındaki bir bölüm, ödül takdimi adını taşıyor ki, kitabı aldığınızda ilk o sayfaları okuyun. Eupolis’in sözünü de beğendim: “Mükemmel çene çalmak, mükemmel konuşmak anlamına gelmez.”
***
ARTIK bu kitap, bize nasıl konuşacağımız konusunda bir rehber görevini üstleneceği gibi, konuşucuları değerlendirmemizi de sağlayacaktır.
(*) Konuşma Sanatı/ Etkili ve Güzel Konuşmanın İpuçları, Leon Fletcher, İngilizceden çeviren: Şahin Filiz, Omega Yayınları.
Paylaş