Paylaş
Birçok yeri gezdim. Tarihi perspektiften dünden bugüne tasarım üzerine çeşitlemeleri gördüm. Bienalde yer alan işleri bir kitapla beraber değerlendirdim: Beatriz Colomina ve Mark Wigley’in “are we human? - notes on an archeology of design” kitabından söz ediyorum.
Arkeoloji Müzesi’ndeki bir salona girdiğimde, tam da bienalin temasına, sorgulama bağlamlarına uygun bir şekilde tarihten bugüne adım attım.
Her renkten, her çeşitten cep telefonu aksesuvarları sergileniyor. Kendinizi bir telefoncuda sanabilirsiniz.
Kitaptaki en ilgi çekici bölüm de ‘HOMO CELLULAR’ başlığını taşıyor.
Orada hepimizin durumunu okudukça doğrusu ürperdim.
Yazının ilk cümlesi şöyle: “İnsan biyolojisi ve zihni 1983 yılında cep telefonunun icadıyla derinden değişikliğe uğradı.”
Vücudumuzu ve beynimizi tamamlayan bir parçamız oldu.
Bugün tuvalete giderken bile yanımızdan ayırmıyoruz.
Bir an olsun elimizden bırakamadığımız telefonları birçokları uyurken bile yanından ayırmıyor.
Kitapta da buna uygun biçimde, yataktaki bir çiftin fotoğrafı var, erkek telefon ekranıyla meşgul.
Telefonsuz kendimizi çıplak hissediyoruz.
Kitaba göre göre günde yüz kez telefonumuzu kullanıyoruz! Korkunç bir sayı bu. Aynı tekrarı başka bir alanda yapsak, dünya daha farklı olurdu muhakkak! Güney Kore, cep telefonu kullanma yaşının en düşük olduğu ülkeymiş. Yazarların saptamasına göre, bu ülkede kişi başına günde altı saate varan bir kullanımdan söz ediliyormuş.
Kitaptaki ve bienaldeki ilgili bölümleri gördükten sonra, akıllı telefonu daha akıllıca kullanmak gerektiğine bir kere daha inandım.
Bölümde selfie çubuğuyla Obama’nın bir fotoğrafı da var! Otoportrenin tarihindeki büyük kırılma olarak görülüyor artık selfie. Eh haksız da değiller.
***
KÜRATÖRLERİN söylediklerini, bienali son iki gününde gezecekler için bir kez daha tekrarlayalım: “İnsanlar ürettikleri tasarımların etkisiyle köklü değişimler geçirirken tasarım dünyası da bir yandan genişliyor. Her şeyin tasarlandığı bir devirde yaşıyoruz: Büyük bir özenle şekillendirdiğimiz kişisel görünümümüz ve dijital kimliğimiz, bizi çevreleyen kişisel cihazlar, yeni maddeler, ara yüzler, ağlar, sistemler, altyapılar, veriler, kimyasallar, organizmalar ve genetik kodların hepsi tasarlanıyor. Her gün uzayın derinliklerinden kendi bedenimiz ve beynimizin derinliklerine uzanan binlerce tasarım katmanını tecrübe ediyoruz.
Tasarım, dünya haline geldi. İnsanı insan yapan şey de tasarım. İlk aletlerden, katlanarak genişleyen insan kabiliyetine, sosyal yaşamın temelinde tasarım var. Öte yandan tasarım, eşitsizlikler ve yepyeni görmezden gelme biçimleri de oluşturuyor. Bir yandan dünyada hiç olmadığı kadar insan savaş, kanunsuzluk, yokluk ve iklim şartları nedeniyle zorunlu olarak yerinden olurken, diğer yandan insanın genetik yapısı ve iklimin kendisi aktif olarak yeniden tasarlanıyor. Artık ‘iyi tasarım’ olgusuna sığınamayız. Tasarımın baştan tasarlanması gerekiyor.”
***
İNSAN artık tasarım kavramıyla beraber tanımlanır hale geldi. Bunu sorgulayan tasarım bienalini son iki günde mutlaka görmelisiniz.
Paylaş