Paylaş
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’la ortak açılan sergide Arkas Koleksiyonu’ndan da tablolar var. Sergi kataloğunun başında Lucien Arkas ile Tülay Güngen’in yazıları yer alıyor. Hoca Ali Rıza sergisi karma bir sergi özelliği taşıyor.
Sergiyi, ziyaretçilere sergi hakkında gerekli bilgiyi sunan Eli Filidis rehberliğinde gezdim.
Etkilendiği kaynaklar -eğer varsa- resmini biçimlendirecek düzeyde değildir. Gerçekten de katalogdaki yazının başlığı, onun sanatı için en doğru yorumdur:
“Türk Resminde Tek Başına Bir Ekol: Hoca Ali Rıza
Ali Rıza Bey ismi, ‘Hocalığı’ ve ‘Üsküdarlı’ oluşu ile özdeşleşmiştir. ‘Hoca’dır, dile kolay, yirmi sekiz yıl (1884-1912) Harbiye Mektebi’nde olmak üzere yaşamı boyunca resim öğretmiştir. Bir doğa âşığı doğa gözlemcisi, İstanbul ressamıdır. Günümüze kadar artarak süregelen ününü, çok sevdiği İstanbul’un, özellikle de Boğaz’ın ve Üsküdar’ın ressamı olarak kazanmıştır. Bir doğa betimini küçücük bir kâğıt parçasına oya gibi işleyerek bir sanat eseri yaratma hünerini gösteren ressamdır.”
İstanbul’u, Boğaziçi’ni onun tablolarından görmeyen, İstanbul’a dair manzara resimleri konusunda eksik bir zevk dağarcığına sahiptir. Ağaçlar, çiçekler, bitkiler, insanı şaşırtan renk zenginliğiyle bezelidir. Resim-desen ilişkisi, birçok ressamın belirleyici öğesidir.
‘Desen’i konusundaki saptamaları Sema Olcay’ın yazısından öğreniyoruz.
Olcay, Hoca Ali Rıza’yı sanatındaki değişik yönleriyle tanıtıyor, özellikle de belgeselci yanına değiniyor: “Doğadan manzara skeçleri ve hayali kompozisyonlar üretmeyi seven Hoca’nın belgeselci tutumunu önemle vurgulamak gerekir. Yaşadığı çevreyi, gidip gördüğü kent, kasaba ve köyleri büyük bir sevgi, özen ve dikkatle resimleyerek bu eserleri aynı zamanda belgesel bir kaynak olarak geleceğe aktarmak istemiştir.”
* * *
NATÜRMORTLARI, enteryörleri, mahalleden eserler, dış ve iç hayatımızı ustaca resimleyen bir ressam olarak, sanat tarihimize adını yazdırmakta öne geçmektedir. Portrelerden sonra peyzajlarını hem görün hem de katalogda inceleyin.
Boğaz’da Mehtap’ı, Kız Kulesi’ni gördükten sonra, bir İstanbullu her mehtaplı gecede onu hatırlayacaktır. Ağaçları, mezarlığı, eski binaların resmini gördüğünüzde yalnız resim tarihine değil, İstanbul’un tarihine de bu resimlerden yola çıkarak öğrenecektir.
Hoca Ali Rıza’nın tablolarında yer alan semtleri, mahalleleri gördüm. İşte sanat eseri oraya bakıp da fark edemediğimiz ayrıntıları bize sunar. O renklerin çeşidini, o ağaçları ancak Hoca Ali Rıza’nın resminden sonra daha iyi tanır, zevkine varırım. Belki oradan birçoğumuz o manzaraya bakmıştır. Charlie Chaplin ile Gertrude Stein arasında geçen bir konuşmayı aktarayım: Londra’da bir yemekte Charlie Chaplin, “Gertrude şu çimlere bak der”. Gertrude Stein bakın ne der: “Beni Turner’ın resimlerindeki yeşil etkiler.”
Hoca Ali Rıza’nın peyzajlarını gördükten sonra belki siz de böyle diyebilirsiniz.
* * *
ÇOK önemli, görülmesi gereken bir sergi. Kaçırmayın. Sergi 28 Aralık 2014’te kapanıyor.
Paylaş