Heykele kültürün içinden bakılmalı

AYLA AKSUN-GUR’un Bebek’te Evin Sanat Galerisi’ndeki “Yer-Altı-Üstü” adlı heykel sergisini gezerken, birden bu yapıtlara nasıl bakmak gerektiğini düşündüm. Bu heykellere özel bir yaklaşımın gerektiğine inandım.

Genel tanıtımda, “manzara heykelleri” deniyor.
Manzaranın içine elbet insan giriyor, hiç kuşkusuz doğa bütün çağrışım gücüyle varoluyor.
Türk kat’ı (kâğıt kesme sanatı) sanatının bronza uygulanışı, gelenekten bugüne gelişen bir yaratıcılığın, özgün serüvenini bize iletiyor bu heykeller.
Beni heykellerdeki simge olarak ağaç figürü çekiyor. Ağacın temsil ettiği o kadar kavram var ki, yerden göğe uzanan duruşuyla, insanın yaşamının birçok ânını özetliyor.
Bütün formların bileşkesinde bir ağaç, formu tamamlıyor, düşünmeyi hissetmeyi bütünlüyor.
Ağaç bir giz olma görevini de yükleniyor.
Kataloğun başında Murat Bayındır’ın Yer-Altı-Üstü yazısının son paragrafı sergiyi kavramamızda bize rehberlik edebilir:
“Ayla’nın işlerinde görünen ağaçlar (2-3 boyutlu ağaç veya ağaç lekeleri) dikel olmalarıyla uzlaşabildiği nadir formlardır. Salt simgeleşen manalarından -görsel, tinsel, mistik, organik- çok insanın istekleri için harekete ne kadar bağımlı olduğunu anlatan cisimler. Tümüyle yerin altı ve üstüyle, gezegene dahil olmak siyasetini en samimi sürdüren tür? Konumlamalarına saygılı, bununla diğer varlıklar gibi dertlenmedikleri için kutsanmış bir topluluk. Hareket ederken arsızlaşan ve hep daha fazlasına aday olan varlığımıza mesaj veren bir simge, ağaçlar. Sanat ona öykünürken terbiye olan usu, hep konu edecek!
‘Bu bir ağaç değil!’
Belki amaç, sadece dik durabilmek adına bu lekeyi betimlemektir...”
* * *
SANAT eserinin belli bir döneme odaklanmadığını düşünürüm. İnsanoğlunun çağlar boyunca yaşadıkları, düşündükleri, bu dünyadaki konumu esere yansıtılır.
Aksungur’un heykellerinde; yaşam skalasında varolmadan ölüme kadar bütün durakları anımsatan bir çağrışım zenginliğini gözlemledim.
Zaman zaman mitolojinin simgesel mesajları çıktı karşıma, zaman zaman bizim kültürümüzün derinliklerinden gelen bir ruh halinin heykelleşmesi. Bizimle dünyanın ortak paydasındaki Doğu/Batı gelgitlerinde heykelin aracılığı.
Kadın figürünün yer aldığı, dört ana unsuru ifade eden dört heykelden oluşan dörtlüye özellikle dikkatinizi çekmek isterim.
Hava-Ateş-Su-Toprak.
Sergiyi gezerken; Yaşam, Has Bahçe, Ay, Rüzgâr isimli eserlere biraz daha yoğunlaşın önerisinde bulunacağım. Sergi mekânının duvarında şair Ali Hikmet Yavuz’un yazısını mutlaka okuyun. Serginin ruhunu kavramanız için. Son paragrafını alıyorum yazıma:
“Hafızın kabri olan bahçede gönüller... yok artık ne buhurdan ne de buhurumeryem, biz varsak elbet kaçınılmaz ölümler, şimdi hangi bahçede açar gül, hangi mezarlıkta öter bülbüller - belki bir bronz heykelin kovuğunda, belki de bir kadının aşkla o hiç bitmeyen oyununda...”
* * *
AYLA AKSUNGUR’un heykellerini 30 Nisan akşamına kadar 11.00-19.00 saatleri arasında görebilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları