Paylaş
Artık resim yapamayacak, kulaklarımı çınlatan kahkahasını duymayacağım.
Alıntının yapıldığı dizenin tamamı, gerçekten beni her okuyuşumda ürpertir:
“Deşt-i fenâda mürg-i hevâ durmayub döner.”
Bâkî’nin Terkib-bend’indedir.
Kitabın özelliği için ne demişti?
“Bu bir ‘sanatçı kitabı’ olsun, sanatçı üzerine hazırlanmış bir kitap olmasın diye düşündüm.”
Ciddi konuları, görüşleri, kasılmadan anlatırdı. Olağanüstü bir zekaya sahipti Uluç.
Şimdi Hürriyet binasının çeşitli yerlerinde asılmış resimlerinin önünden geçerken, anılar, konuşmalar, renkler, desenler belleğimi kaplayacak.
Vivet Kanetti soruyor: “Denizler, metaforlar, ama problematik, belki de entelektüel bir şeyler yok mu resminde?”
Ömer Uluç’un yanıtına katılıyorum: “Entelektüel sanata entelektüel edebiyata karşıyım.”
İnce farkı, bu yanıtın izini sürerek öğrenebilirsiniz. Lukacs, Kafka, Thomas Mann üzerine söylediklerini okuduğunuzda, tuvalin arkasındaki bilgi birikimini, donanımı görürsünüz.
Bu sözü bence bütün sanatçılar için geçerli olmalı:
“Ben bilgiden çok, sezgilerimle konuşuyorum.”
Hiç kuşkusuz bilginin eşliğinde bir sezgi gücü.
* * *
SEDAT SİMAVİ Görsel Sanatlar Ödülü’nü kazandığında, seçiciler kurulunun gerekçesi şuydu:
“1950’li yıllara giden çalışmalarında gerek her döneminde kullandığı farklı malzeme ve teknikler, gerekse resimden üç boyutlu formlara uzanarak kendi içinde özgün tasarım bilincini başarı ile uygulaması nedeniyle ödüle layık görüldü.”
Ömer Uluç’un hemen hemen bütün sergilerine gittim. Temel seçimin üstündeki değişimleri fark etmeye çalıştım.
Mekânların çağrışımlarıyla yaptıkları çalışmaları ayrı bir yaklaşımla tanımaya çalıştım.
Ankara’da ilk resim dersini anlatırken, o zamanın Ankara’sını da özetler: “Ankara’da Eşref Üren’den ders almaya başladım,” diye başlar. Bu bürokrat şehirde onun renkli dünyasını tasvir eder.
Son olarak Ömer Uluç’un Parçalanmanın Kimyası ve Sağ El, Sol El Desenleri sergisini gezdim.
Yenilikler de vardı, eski çalışmalarına göndermeler de.
Desenleri gerçekten çok önemliydi. Ömer Uluç’un sanatında yaptıklarının, yapmak istediklerinin belki de en yüksek sesle ifade edildiği sergiydi.
* * *
TÜRK resmi bir ustasını kaybetti.
O da tablolarında, dostlarının anılarında yaşayacak.
Paylaş