Paylaş
Bazen özel kurumların çıkardığı kitapları yazmak istediğimde, arkadaşlarım hemen itiraza kalkışırlar, okuyup da almak isteyen bu kitapları nerede bulacak, diye...
Çoğunlukla bu gerekçeye katılmıyorum, zira kitapseverlerin hiçbir engeli tanımadığını iyi bilirim. Haricen, bu gerekçeye itibar edersem, o zaman bu kitapların çıktığından kimsenin haberi olmayacak. Ayrıca yazanlar okuruna nasıl ulaşacak?
Bugün de meraklısının mutlaka edineceği bir kitaptan söz etmek istiyorum. Bursa ziyaretlerimde, müzelerini gezdim, Bursa üzerine de epey kitap okudum. Bursa ve ipek ilişkisini artık bilmeyen yoktur, o yüzden tekrara girmiyorum.
İpekböceğini hepimiz biliyoruz, peki onun öyküsünü biliyor muyuz?
Bursa’da müzeyi ziyaret eden, yüzeysel biçimde bunu öğrenir ama aldığımız kumaşa kadar geçirdiği aşamaları merak edenler kimler, bunu öğrenmek istiyorum.
Dr. Ömer Yağlıdere’nin Türkçe-İngilizce iki dilde yayımlanan ‘İpekböceğinin Öyküsü’nü* severek okudum.
İpekböceklerinin Anadolu’ya gelişi
Kitabın ilk yazısı, ‘Kozadan Kumaşa İpekyolu’nda Müthiş Yolculuk’, şöyle sona eriyor:
“M.Ö 600 yıllarında Hindistan’da ipekböceği yetiştiriciliği yapıldığı ve bundan 3000 yıl sonra Hint kralının İran hükümdarına ipek dokuma gönderdiği söylenmesine rağmen; Konfüçyüs’ün anlattığı en yaygın hikâyeye göre M.Ö 2640 yılında, Çin İmparatoru Hiangti, saray bahçesinde bir tırtılın dut yaprağı yediğini ve koza ördüğünü görür. Kraliçe Xi Ling Shi de, çay fincanına düşerek yumuşayan kozadan ipek ipliğinin elde edilebileceğini gözlemler ve böylece ipeğin günümüze kadar devam eden müthiş serüveni başlar.
“İpekböcekçiliği giderek yaygınlaşmış, zenginliğin sembolü sayılmaya başlanan ipek kumaşlar Japonya’dan Avrupa’ya uzanan tarihi İpekyolu’na da adını vermiştir. Ancak ipekböceklerinin Anadolu’daki yolculuğu M.S. 552 yılında İmparator Jüstinyen döneminde iki rahip misyonerin bastonlarının içine sakladıkları ipekböceği tohumlarını Bizans’a getirmesi ile başlar.”
Gerçekle efsanenin karıştığı tarihlerden birini okuduğum duygusuna kapıldım. FIAP Başkanı Riccardo Busi de, önsöz yazmış.
Çalışanların iş başında tek tek fotoğraflarının yanı sıra toplu fotoğraflar da oluşumu görsel biçimde iletiyor. Dr. Yağlıdere, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı bir hekim. İpekböceğine duyduğu merak ona bu kitabı yazdırmış.
İpek denince çocukluğumda giydiğim ipek gömlekleri anımsadım, kremrengi Mongol ipekten yapılmış uzun kollu gömlekler, zamanın deyimiyle tiril tirildi. Şimdi de papyonların iyisi ipekten yapılır. İpek hâlâ en seçkin kumaşlardan birisi... O yüzden bu kitabı meraklısı mutlaka edinmeli. İpekböceğinin öyküsü, fotoğraflarla, bilgilerle zenginleşmiş güzel bir çalışma.
Paylaş