Paylaş
Küçük, bireysel bir soruşturmadır bu.
Dün akşam da bir kitap dergisinde Ernest Hemingway’in (*) yaşamına dair bir kitap üzerine tanıtma yazısını okurken, onu sormak geldi aklıma.
Yanıt sevindiriciydi, aranıyor, okunuyormuş.
Biyografi eksikliğini hep duyarım.
Gerçi şimdi, nehir söyleşiler belli bir oranda, o kişinin yaşamını öğrenmemizi sağlıyor, ama bunu hazırlayanın sadece soru-cevapla yetinmemesini, konuştuğu kişinin verdiği yanıtları da, kaynaklardan doğrulamasını uygun bir çalışma biçimi olarak görürüm.
Bir yazarın, özellikle edebiyatçının yaşamı denince onu bir bütün halinde, doğumundan ölümüne kadar olan zaman diliminde okumak istiyoruz. Oysa tanıttığım kitap, yazarın 1934-1961 arasındaki yaşamını anlatıyor.
Kitap hakkında eleştiride yazar, bunun alıştığımız anlamda bir biyografi olmadığını, yaşamından kesitler olduğunu belirtiyor.
Doğallıkla, kitap belli bir yıldan sonrayı anlattığından, onun annesi babası hakkında okura bilgi veriliyor ki, okur sonraki sayfaları anlayabilsin.
Doğayı, avlanmayı babası sayesinde sevmiş. Babası ise 1928 yılında intihar etmiş.
Kitapta birçok kitabının adı ve yayınlanış yılındaki ortam veriliyor.
* * *
YAZARIN yaşadığı ülkeler; Fransa, İspanya, İtalya, Küba, Key West.
Edebiyatçı arkadaşları kimlermiş?
MacLeish, Fitzgerald, Gertrude Stein, John Dos Passos, Ford Madox Ford, Sherwood Anderson, Ezra Pound’a bağlılığı hep sürmüş.
Yazarlarımız hakkında bu tip biyografiler yazılıyor, bunu ustaca yapan yazarlarımız, araştırmacılarımız da var.
Hemingway gibi yazarların hareketli yaşamı, birçok ülkeyi kapsayan ve hepsinin de yazılarında izdüşümü sezilen birinin, yaşamı elbette renkli oluyor.
Belki de engebesiz, düz yaşamlar böyle bir ilgiyi çekmez, biyografi yazarını da, okuru da heyecanlandırmaz.
Onun gibi yazarların yaşamı okunurken; yazdığı kitaplarla arasında kurulabilecek bir paralellik, okur için oyalayıcı bir okuma biçimi olabilir.
İspanya İç Savaşı’ndan Türkiye’deki olaylara kadar hepsinde gazetecilik yapan bir yazarın elbette yaşamı çok ilgi çekicidir.
Kitapta Marquez’in bir anısına da yer veriliyor.
Hemingway, 1954 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı, 1957 yılında Paris’te gazetecilik yapan Marquez, Saint Michael Bulvarı’nda Ernest Hemingway’le karşılaşıyor. Marquez, efsane saydığı yazarlardan birini, büyük kahramanını görüyor, ustanın üzerinde bir kot pantolon ve tişört var.
Karşı kaldırımdaki yazara, “Maestro!” diye sesleniyor, Hemingway de karşıdan, “Adios, amigo!” diye cevap veriyor.
* * *
YAZAR önemli fotoğrafları da yorumlamış.
Bizim edebiyatçılarımızın da bu tür biyografilerini bekliyorum.
(*) “The Finest Life You Ever Saw”, Hemingway’s Boat: Everything He Loved in Life, and Lost, 1934-1961, by Paul Hendrickson, James Salter, The New York Review of Books, October 13, 2011, s. 4.
Paylaş