Paylaş
Ondan alıntılar konulur yazıya, fotoğrafla daha da dikkati çeker.
Ne var ki sözü edilen kişinin kitapları bu yazıların çoğunda yer almaz. Sanırım bu biraz da internetin yüzeyselliğine olan inancımızdan kaynaklanıyor.
Orhan Kemal’i yazarsanız, Nâzım Hikmet’le olan Bursa Hapishanesi’ndeki arkadaşlıkları söz konusu olduğunda, onun “Nâzım Hikmet’le 3.5 Yıl” kitabını anmak gerekir.
Tavsiye edeceğim bir başka kitap da Fikret Otyam’ın “Arkadaşım Orhan Kemal–Mektuplar”ı.
Orhan Kemal’i yakından tanıdım, İsmail Cem–Ercan Arıklı’nın birlikte çıkardığı haftalık ABC gazetesinin hazırladığım edebiyat sayfasında ilk röportajı onunla yapmıştım. Edebiyat ile edebiyyat arasındaki farkı anlatmıştı. Bazı sabahları da Nuruosmaniye’deki Meserret Kahvesi’nde görür, konuşurdum.
Meserret’in önünden birçok edebiyatçı geçerdi, Edip Cansever de oradan dükkânına giderdi.
Edip Cansever’i de “Yaşayan Edebiyatçılar” için Etiler’deki evinde çekmiştim.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in bir şiiriyle hem onu hem Orhan Kemal’i anmalı.
Korkmazgil’in “haziranda ölmek zor” şiirinin ithafı şöyle:
“orhan kemal’in güzel anısına”
“sokaktayım
Gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor”
Kitaplarını okuduğum Hasan Hüseyin Korkmazgil’i Sedat Örsel’le TRT için beraber çektiğimiz “Yaşayan Edebiyatçılar” söyleşisinde tanıdım.
Korkmazgil’i aramızdan ayırdıkları Bedrettin Cömert ile dostluğuyla da anımsıyorum, İtalya’ya gittikten sonra bile yazışmaları devam etmişti.
Yıllar önce bir yazımda Hasan Hüseyin Korkmazgil için şu saptamada bulunmuştum:
“Halk şiirini taklidi olmayan ama geleneksel duyarlılığı bugünün yaşamına katan bir şiir anlayışının en iyi örneklerini veren isimlerin başında gelir Hasan Hüseyin Kokmazgil.”
Anılar belleğimizde nasıl da yer ediyor.
Bir gece onun evinde yemek yemiştik, ertesi gün öldürüldü, zamanın Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı ile birlikte cenaze törenine gitmiştik, o da arabası havaya uçurularak aramızdan ayrıldı.
Korkmazgil, Cömert’e şiir konusunda görüşlerini yazmıştı. Cömert de sonradan şiiri bıraktı.
İyi bir eleştirmen oldu.
*
NÂZIM Hikmet’i de anarken onun kitaplarını da yazıya eklemeyi düşünüyorum.
Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’in yanı sıra Kemal Tahir’e de mektuplar yazdı: “Kemal Tahir’e Mapusaneden Mektuplar”.
Türk şiirinin başyapıtlarından “Hasretinden Prangalar Eskittim”in şairi Ahmed Arif’i tanımadım. Sadece okudum.
Gülhane Parkı’nın girişindeki Alay Köşkü’nde Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi’nin açılışında heykeltıraş oğlu Filinta ile tanıştım.
Nâzım Hikmet’in ressam Balaban’da da büyük etkisi oldu.
İbrahim Balaban, o günleri “Şair Baba ve Damdakiler”de yazdı. Onu Şile’deki atölyesinde ziyaret ettim.
Nâzım Hikmet üzerine kitaplar yazıldı ama Memet Fuat’ın “A’dan Z’ye Nâzım Hikmet”ini okumanın şart olduğu kanısındayım.
*
KİTAPLARI okurken zaman zaman anılar da yazıya müdahale eder.
Memet Fuat’ın evine de ‘de yayınevi’ne de giderdim/giderdik. Annesi Piraye Hanım’ın sofra adabını, misafir ağırlamasını unutmuyorum.
Cağaloğlu’ndaki de yayınevi bizim kuşağın uğradığı, ondan yararlandığı mekândı. Sevim Burak’ın Yanık Saraylar’ı için ilk yazıyı ben o dergide yazmıştım.
Hayatımda tek tiyatro eleştirisini de Orhan Kemal’in “72. Koğuş”u için yazdım.
*
Haziran ayında anmaların, yeni okumalara vesile olacağını umuyorum.
Paylaş