GÖNÜLLÜ ya da zorunlu olarak gurbette yaşayanlar, ölünce nereye gömülürler?
Kimisi gömüleceği yeri seçme özgürlüğüne bile sahip değildir.
Bizden acı örnekleri anımsayalım.
Nâzım Hikmet Moskova’da, Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya Paris’te yatıyorlar.
Onlar gömülecekleri yerleri bile seçemediler. İnsanın kendi ülkesinde gömülememesinin hüznünü Nâzım Hikmet, bir köy mezarlığına gömülme dileğiyle yazdı.
Dünkü yazımdaki bir bölüm dikkatinizi çekmiştir.
Ünlü mimar, Güzel Sanatlar Akademisi hocalarından Bruno Taut, vasiyeti üzerine Edirnekapı Şehitliği’ne gömüldü. O mezarlıkta yatan tek Avrupalı.
1933’ten beri İstanbul’a gelen Alman bilim adamları konusunda kapsamlı ve ayrıntılı araştırmalarıyla tanıdığım sevgili dostum Mesut Ilgım’a sordum.
Yazımdaki bilgiler onun katkılarıyla zenginleşti.
Zamanın Maarif Bakanı (Milli Eğitim) 34 yaşındaki Reşit Galip, gelen bilim ve sanat adamlarına bakın ne demiş?
İstanbul’u fethettiğimizde Bizanslı bilim adamlarını koruyamadık, bence buradan kaçanlar Avrupa’da Rönesans’ı yaratanlar arasında yer aldı. Şimdi sizler, bizim Rönesans’ımızı, Aydınlanma’mızı sağlayacaksınız. NEDEN MÜSLÜMAN MEZARLIĞINA GÖMÜLDÜLER
VASİYETLERİ üzerine Türkiye’de ebedi uykularına yatanlar kimlerdi?
Adları sıralamadan önce bir konuya da açıklık getirelim. Bu isimler neden Müslüman mezarlığına gömülmek istemişlerdi?
Çünkü Hitler Nazizminin, ölülerini bile rahat bırakmayacağından korkuyorlardı.
Çünkü onları her yerde takip eden ajanlar vardı.
Bütün yabancı öğretim üyelerinin buluşma yeri olan Pera Palas’ı terk etmek zorunda kaldılar. Zira Führer’in casusu Scurla onların adeta gölgesiydi.
Scurla’nın kitabı sonradan yayımlanmış, dilimize de Faruk Şen çevirmiş. ŞİMDİ GELELİM ARZULARI, VASİYETLERİ DOĞRULTUSUNDA TÜRKİYE’DE GÖMÜLENLERE
TIP dünyasının efsane adı Erich Frank, Âşiyan’da gömülü.
Ünü öylesine yaygınmış ki, doktor simsarları birçok hastayı, seni Frank’a götürelim diye kandırırlarmış.
Arkeolog, nümizmat Clemens Bosch, Feriköy Mezarlığı’nda yatıyor.
Zoolog, Manyas Kuş Cenneti’nin yaratıcısı Kurt Kosswig, Âşiyan’a defnedildi.
Eşi Leonora Kosswig de kocasıyla birlikte gezerken, Yörük köylerine gitmiş, kilim motiflerini çizmiş.
Kosswig’in bir öğrencisi bu aralar hocası hakkında kitap hazırlıyormuş. Resim altlarını, fotoğraflarla ilgili bilgileri ise Mesut Ilgım yazıyor. HOCA OLACAĞINIZA ADAM OLSAYDINIZ
KOSSWIG, botanikçi Heilbronn, dişçilik fakültesinden Kantrowitzsch, üçü de Bebek’te oturuyorlarmış. Bir gün vapurla birlikte Sirkeci’ye gelip oradan Süleymaniye’ye yürüyorlar. Yolda zayıf bir atın çektiği arabaya rastlıyorlar, arabacı ne kadar zorlasa, at arabayı çekemiyor.
Görevlerinin bittiğine inanıp tam gideceklerken arabacı nereye gittiklerini sormuş ve işe yetişmeleri gerektiği cevabını alınca eklemiş, “Ne iş yapıyorsunuz?” diye. Üniversitede hoca olduklarını öğrencilerine ders vermek üzere işlerine gittiklerini söyleyince arabacı bundan tatmin olmamış ki şöyle bir cevap vermiş.
“Biraz ilerde bir yokuş daha var, arabayı arkadan itin onu da aşayım.” Üçlü işlerini mazeret olarak ileriye sürünce, “Hoca olacağınıza adam olsaydınız da benim işime yarasaydınız” demiş.
Mesut Ilgım, 4-17 Kasım tarihleri arasında ABD’nin değişik kentlerinde konuşmalar yapacak.
Konu ne mi? Yahudi Alman bilim adamları üzerine. Onların Türkiye’deki çalışmalarını anlatacak.
İNSANDA iç acısını derinleştiren bir mısra ile yazımı noktalıyorum: