30. TÜYAP Kitap Fuarı’nda Ebubekir Hâzım Tepeyran için bir anma günü düzenlendi.
Adına bir de ödül düzenlenmişti, ödülü Ölümün Gölgesi Yok adlı kitabıyla Adnan Binyazar aldı. Ebubekir Hâzım Tepeyran, Türk edebiyatının büyük ustalarından Oktay Akbal’ın dedesidir. Romanı, Küçük Paşa’nın yayımlanışının 101. yılı nedeniyle bir açık oturum düzenlendi fuarda. Tahsin Yücel, Yüksel Pazarkaya, Osman Şahin konuşmacılar arasındaydı. Ben de konferansın yöneticisi olarak görev aldım. Çankaya Belediyesi Niğde Platformu oturumun düzenleyicisiydi. Ödül ve açık oturumu da Hikmet Altınkaynak düzenlemişti.
KÜÇÜK PAŞA, edebiyatımızda köy romanı türünde öncü bir yere sahiptir. Kitaplarının başında Oktay Akbal’ın önsözleri yer alıyor. Küçük Paşa’yı bugün de okumak gerektiği inancındayım. Bu sayede Türkiye’de köyün geçirdiği evreleri ve diğer köy romanlarını daha iyi değerlendirebilir, etraflıca anlayabilirsiniz. Sık sık anımsatırım, edebiyat tarihi ile eleştirel değerlendirme arasında yöntem ve zaman farkı vardır. Bugün okuduğumuzda, roman türünde gelinen noktayla bu kitabı mukayese etmeyeceksiniz. Zaten öyle bir mukayese gereksiz olacaktır. Yalnız edebi açıdan değil, o dönemin insan ilişkilerini anlamak için de, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarındaki insan sınıflamasını göstermesi açısından da önemli bir roman. Hüzünlü bir roman, aynı zamanda Küçük Paşa.
BAZI yazarların yaşamöyküleri yazdıkları ile paralellik taşır. Hele öyle yaşamlar vardır ki, anıları sadece bireyin değil bir dönemin tutanağıdır. Eğer o kitaplardan, yaşamını okursanız, Hatıralar’ını çok merak edeceksiniz. Hapishaneler, müebbet hapisler, bakanlıklar, milletvekilliği, bürokrasi, memurların dünyası... İroninin egemen olduğu bu anılar, kötülemeden, küçümsemeden eleştirmek ve tanıklık yapmanın en güzel örnekleri. Kitabın belirgin özellikleri de bunlar... Belgesel yanı da oldukça ağır basan eserler, anılar bunlar.
BU uzun girişi neden yazdım? Günübirlik okumaların yetersizliğini tekrar vurgulayabilmek için. En çok satanları küçümseyenlerden, görmezden gelenlerden değilim. Ama sadece onları tavsiye edenlerden de hiç olmadım. Bir okur olarak, yalnız bugünün kitaplarını okumak size eksik okur kimliği kazandırır. Ne okuduğunuzu, edebiyat tarihi içinde hiçbir yere oturtamazsınız. Oysa her yazarın bir öncesi vardır. Böyle olunca tarihsel süreç içerisinde, okuduğunuz kitabı asla tam anlayamazsınız. Günübirlik okumalar, edebi sindirimsizliğe sebep olurlar. Edebiyat tarihlerinin, antolojilerin önemi ve işlevi buradan kaynaklanır. Fuarların işlevini bir de bu açıdan değerlendirmenizi istiyorum. Yeni çıkanlar kadar, onları etkileyen yazarları ve eserleri de alıp okumalısınız.
İŞTE, Ebubekir Hâzım Tepeyran okumalarının yarattığı çağrışımlar.