Paylaş
İyi dost olduğu kadar iyi insandır. İyi şair olduğu kadar iyi yazardır. Şiir üstüne yazdıkları birçok şair için rehber görüşlerle, saptamalarla doludur.
Belleğinde çok şiir olanlardan değilim, ama en çok kimden dizeler vardır diye sorsanız düşünmeden Gülten Akın adını veririm.
Türk ulusunu, hepimizi tanımlamak için onun tek dizesi yeter: “Kaç Eyüp şaşkına döner sabrımızdan.”
Şiiri üzerine çok yazdım, ama dün yazdıklarıma bakarken eksik yazmışım, diye mırıldandım. Çünkü onun şiiri daha çok yazıyı, daha çok yorumu, daha çok değerlendirmeyi hak ediyor.
Türk şiirini, Türk şairlerini, çağın bütün acısını, ustalara özgü bir bilinç ve algılama ile yazan biri; şiiri kadar, diğer yazdıklarıyla, söyledikleriyle de silinmeyen etkisini bize yaşatır.
Şiiri, şairliği üzerine birçok yazı çıkacaktır. Hepsi birbirinden önemli yazılar olacaktır...
Ben Türkiye’nin Onur Konuğu olduğu yıl, Frankfurt Kitap Fuarı’nda yaptığı açış konuşmasını okumanızı istiyorum. Sanki üzerinden yıllar geçmemiş, dün yazılmış gibi. Bütün güncelliğini koruyor.
İleriyi gören sanatçı her zaman dünden bugünü anlatmıştır.
Yazının başlığı; “Önsöz gibi. Ağır, çok ağır bir dünya.”
“Gazetelerden, televizyondan kan damlıyor bir yandan. Öteden yılbaşı kutlamaları. Salt gürültü, salt mutlu gibi yapan insan (Nasıl insan?) kalabalığı, ‘Çok çiğ çağ’ demiş Necatigil Usta: ‘Çok çok çiğ’ şimdi. Sevinç de eğlence de sahte, bir yüzü bu...
Öte yüzü kavgazan, kıyıcı, savaşlardan savaş beğenen. Öldüren ve ölen aptalca!
Anadolu deyişiyle, ‘alacası içinde’ ne çok insan var. Sahte çokyüzlü, her ilişkisi için başka yüzünü takınan. Çoğunluk böyle olduğuna göre arıza bizde!
Bizler hayatın dilini sanatın, yazının diline çevirenler, onu kitaplara sığdırmaya çalışanlarız. Estetize ederek sunduğumuz bir amacımız var; hayatın ve dünyanın değişimine katkıda bulunmak.
Ben ezilenler olarak, en çok çocukları ve kadınları yazdım. Bir lokma ekmek için doğdukları yerde kalamayıp göçenleri, yollarda telef olanları, kentlerin varoşlarında bin bir dert içinde yaşayanları yazdım.”
Bilmiyorum, daha fazlasını söylemeye gerek var mı?
* * *
GÜLTEN AKIN, dolaştığı bütün Anadolu kentlerinin şiirini yazdı. Onların destansı şiirini onunu yazdıklarında bulursunuz.
Yalnız şairler değil, öykücüler de Gülten Akın için yazmıştır, Tomris Uyar’ın yazısını anımsatırım.
Gerçekçiliği boyutlandıran şiir anlayışı belki bu dizede özetlenir: “Benim acım acıların beyidir.”
Berlin’deki Türk Edebiyatı Haftası’ndan dönerken, uçaktaki erkek ve kadın iki güzel görevliye bakarken söylediğini hiç unutmadım: “İç güzellik diyoruz ama dış güzellik diye de bir şey var, canım.”
Estetiğin, hayatın her anında hükmettiğinin şairce bir yargısı.
İyi bir şair, bir başka iyi bir şair için ne yazar? Elbette çok iyi bir şiir.
Enis Batur’un Gülten Akın Sonesi şiiri benim için, sayfalarca düzyazıdan çok daha etkileyicidir:
“anımsayacaksınız, yoluma bulut,
karanlığıma rehber çıktıydınız: Siyah
saçlarınız o günler bugün öyle uzamış ki,
halınıza değmiş ayaklarım, uçuyorum.”
Gülten Akın’ı okurken şu soruları sorun. Onun Türk şiirindeki yeri nedir? Daha önemli bir soru ise, onun ve şiirlerinin hayatımızdaki yeri nedir?
Hepsine bir dolu ve olumlu yanıtlar vereceksiniz.
Ben onu okurken, Türkiye’nin edebi, siyasi, toplumsal güncesinin tarihini de okumuş olurum.
* * *
ŞİİR denince belleğinize ilk gelen adların başında gelecek Gülten Akın adı. Anılarda, görüşmelerde, karşılaşmalarda ve ezbere bilinen her satırında yaşayacak.
Paylaş